12 Eylül'ün ülkücü lideri Selçuk Özdağ darbede yaşananları anlattı

12 Eylül 1980 askeri darbesini ülkücü bir lider olarak iliklerine kadar yaşayarak işkencelere tabi tutulmuş olan AK Parti E. Genel Başkan Yardımcısı, 24. 25. 26 Dönem Manisa Milletvekili Doç. Dr. Selçuk Özdağ, 'Darbenin iyisi kötüsü olmaz. Kim yaparsa yapsın karşısında olmalıyız. En kötü demokrasi, en iyi darbeden iyidir' dedi.

PAYLAŞ
Haber Kasaba - Haber Kasaba

12 Eylül 1980 askeri darbesinin 38. Yılı nedeniyle açıklamada bulunan AK Parti E. Genel Başkan Yardımcısı, 24. 25. 26 Dönem Manisa Milletvekili Doç. Dr. Selçuk Özdağ, “Allah bir daha Türkiye'ye o günleri yaşatmasın. Biz koskoca ülkeye birbirimizi sığdıramadık. Ama 2.5 metrekarelik hücrelerde birbirimize tahammül etmeyi öğrendik” dedi.

CUNTACILAR TÜRKİYE'YE DEĞİL BAŞKA GÜÇLERE HİZMET ETTİLER

12 Eylül 1980 darbesini iliklerine kadar yaşayarak işkencelere maruz bırakılan ve o tarihin canlı tanığı Özdağ sözlerini şöyle sürdürdü, “Türk Silahlı Kuvvetlerinin demokrasiyi içselleştirmiş, millet iradesine, demokrasiye ve Cumhuriyete inanmış askerlerini tenzih ediyorum ama 12 Eylül’de darbeyi yapanlar ve daha sonra işkence edenler darbeci ve cuntacı askerlerdi. Oradaki darbeci ve işkenceci askerlerle, polisler Türk silahlı kuvvetlerini ve Türk Emniyet Teşkilatını temsil etmiyorlardı, başka güçlerin taşeronluğuna soyunmuşlardı. Aynı durum 15 Temmuz’da yaşanan hain darbe girişiminde de geçerliydi."

FİKİRLERİMİZ FARKLI OLSA DA HEPİMİZ AYNI TOPRAĞIN ÇOCUKLARIYIZ

12 Eylül'le ilgili tespitlerine ve yaşadığı kesitleri anlatmaya devam eden Özdağ, “Hepimiz, fikirlerimiz farklı da olsa aynı toprağın çocukları olduğumuzu, aynı rengin tonları olduğumuzu fark ettik. Solcu bir arkadaşımız olan İlyas Aktaş idam sehpasına benim yan hücremden alınıp götürüldü. Giden bir hasım değil, bizim oğlanlardan biriydi aslında. Ülkücü arkadaşımız Fikri Arıkan'ın idamına da maalesef şahitlik ettim. İki ülkücü arkadaşımız Buca Şirinyer Askeri Cezaevi'ne idama götürüldü. 3 solcu arkadaşımız yine aynı cezaevinde idama götürüldüler” dedi.

AĞIR TRAVMALAR GEÇİRDİK

12 Eylül darbesinin üzerinden 38 yıl geçmesine karşın o yıllarda insanlık dışı işkence ve uygulamalara tabi tutulan darbe mağdurlarının birçoğunun yaşadıklarının etkisinden kurtulamadığını ve ağır travmalar geçirdiğini kaydeden Özdağ, “Ben ve arkadaşlarım 12 Eylül’ün karanlık zindanlarında her günümüzü işkencelerle geçirdik. Sadece darbe gecesi, işkencehanede veya hücrede değil cezaevlerinde de işkence gördük. Cezaevinden çıktıktan sonra 28 Şubat’ta darbeyi önleyen ekibin içerisinde görev aldım. 28 Şubat sürecini yaşayarak o süreçte üç sefer Üniversite hocalığından atıldım. Tüm işkencelere, haksızlıklara rağmen direndim ve demokrasiye, insan haklarına inandım. İnancımın karşılığında da her mücadelemin sonunda kazandım. Çeşitli darbe girişimlerinin ardından da hain bir darbe girişimi olan 15 Temmuz’u yaşadık. 15 Temmuz'un darbe girişimine karşı bir başat rol oynadığıma inanıyorum. Toplumu ve siyasetçileri bu yapıya karşı dikkatli olmaları konusunda, “Dikkat edin ihtirasları hizmetlerinin önüne geçiyor. Siyasetçiyi terbiye etmek istiyorlar” şeklinde uyararak bunların aleyhine çok konuşmuş ve bu konuda da bir siyasetçi, bir vatandaş, bir Müslüman olarak samimi bir şekilde bunu dile getirmiş vatan evladıyım” diye konuştu.

12 EYLÜL 2010 REFERANDUMU BİR KİLOMETRE TAŞIDIR

12 Eylül 2010 Referandumu olduğu tarihte karşı çıkarak Referanduma ‘Hayır’ diyenlerin “Bu darbecileri, cuntacı askerleri kim yargılamış ki, kimin sözü geçmiş ki bunlara” dediklerini hatırlatmada bulunan Özdağ sözlerini şöyle sürdürdü, “Biz Bağımsız ülkücüler olarak Evet kampanyası yürütmüştük. Yürüttüğümüz kampanya demokrasi ve insan haklarının kazanımı açısından çok önemli bir kilometre taşı özelliği taşıyordu. Referandumun evet’le sonuçlanmasının ardından 12 Eylül darbesinin darbeci Generalleri Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya idamla yargılandılar. Müebbet hapis alarak öldüler. Yaşasalardı Yargıtay’da cezalarını onamış olacaktı. O nedenle 15 Temmuz darbe girişimine kalkışanlar Kenan Evren’in ve Tahsin Şahinkaya’nın idamla cezalandırılmalarından, müebbet hapse çarptırılmalarından ders almış olsalardı darbe girişiminde bulunmazlardı. Darbe ikliminin kültürünü kurutmamız gerekiyor. Bunun için gayret sarfedeceğiz. Bütün darbelere karşıyız. 12 Eylül’ü yapanlar yok ama 12 Eylül mağdurları var. Millet iradesi hakim oldukça ve vesayetçi rejimler tarih oldukça Türkiye daha da zenginleşecek. Kavgalar ve suç oranları azalarak, sosyal mesafeleri yakınlaştırarak hepimizin kardeş olduğunu göstereceğiz.”

DARBE NEREDEN GELİRSE GELSİN KARŞISINDAYIZ

AK Parti E. Genel Başkan Yarrdımcısı ve 24. 25. 26 Dönem Manisa Milletvekili Doç. Dr. Selçuk Özdağ, “Ben o dönemin kavgalarına karşıyım ama ideallerini özlüyorum. O zaman ülkeyi yönetenler, ne yazık ki samimi ve ufuklu değildi. Aynı zamanda kavgalardan rant beklemekteydiler. Sağcılar-solcular ve devrimciler-ülkücüler diye ülkeyi ikiye bölmüşlerdi. İnsanları birbirine düşürerek, emellerine ulaşmaya çalıştılar. Materyalist bir düşünceyle, 'Gayeye ulaşmak için her şey mübahtır' felsefesiyle hareket ettiler. Şayet o dönemde gençlerimiz kendi tarihimizle, şuurumuzla, kültürümüzle, inancımızla hareket etseydi dövüşmeyecekti. Konuşacaklardı. Fikirlerini paylaşacak ve tartışacaklardı. Fikirlerin buluşmasıyla hakikat şimşeği doğacaktı. Maalesef üzerimize deli gömlekleri giydirdiler. İnsanları dövüştürüp ardından darbe yaptılar. Tüm bu darbeler maalesef apolitik bir gençliğin yetişmesine vesile oldu. Halbuki Türkiye’nin, Türk ve İslam Dünyasının daha çok okuyan, araştıran, soran, sorgulayan, teknolojiyle, ilim, bilim ve fenle buluşan gençliğe ihtiyacı var. Bu nedenle gençlerimizi, okumaya, araştırmaya, inanç şuuruna sahip çıkmaya davet ediyorum” dedi.

 

HABERİ PAYLAŞ:
BUNLARA DA BAKIN