Hüseyin Tanrısevsin

Öldüm Ben Yaşamaktan

Hüseyin Tanrısevsin

Değerli dostlarım bugün sizlere ülkemizde sürdürmekte olduğumuz hayatlardan biraz bahsetmek istiyorum.

İnsanımızın profili günden güne daha da çok bozuluyor. 

Tamamen maddiyatlaşan insanlarımızın neredeyse tamamının morali bozulmuş durumda.
Sanki sokaktaki herkes ruhlara işleye hüzünlü bir şarkı dinlemiş gibi. 

Geçmişten süzülerek gelen, bizi biz yapan birçok değer hiçe sayılıyor. 
Adeta dürüst esnafı, 
Dürüst tüccarı, 
Dürüst müteahhidi mumla arar hale geldik. 
Doğru insanı her alanda bulmakta zorluk çekiyoruz.
Meşhur hikayedir; Gölge etme başka ihsan istemem diyen Romen Diyojen bir gün öğle vakti elinde bir fenerle sokağa çıkar. Kendisine sorarlar; Güpegündüz fenerle sokakta ne arıyorsun. İnsan arıyorum diye cevap verir. Her taraf insan kaynıyor daha ne istiyorsun dediklerinde ise ben “doğru” olanı arıyorum der.
Aslında hepimiz öyle değil miyiz?
Doğru baba, 
Doğru idareci, 
Doğru siyasetçi, 
Doğru evlat, 
Doğru öğrenci…
Ekmek, ilaç kadar hayati olan “doğru”yu arıyoruz. 
Maalesef insanımız bugün ciddi bir körleşme, sağırlaşma, dilsizleşme sürecini yaşıyor, neredeyse tüm duyularımızı kaybetmiş durumdayız.

İnsanımız kendini ötekinin yerine koyamıyor, özellikle de yöneticilerimiz.

İnsanı en çok yıkan haksızlığa uğramak değil de dostlarımızın sessiz kalması oluyor. 

Elinde bulundurduğu makam, mevki dolaysıyla güç sahibi olanlar için en kolay şey zulüm etmektir. 
İnsan sadece eliyle değil diliyle, kalbiyle de zulmeder.
İnsanları elden geldiğince mutlu etmek varken niye Allah’ın(c.c) yasakladığı zulmü tercih ederiz ki? 

Hayatta yapılması en zor olan ise affetmektir. 

Atalarımız hesaba çekilmekten korkandan korkma demişler. 
Çünkü hesap gününe iman eden hiçbir makam sahibi zulmedemez. 

Makam ve mevkiler bir insanda sarhoşluk etkisi yapabilir. Geçici olarak zevk ve lezzet de verebilir. 
Kişiyi gerçek insani duygularından, mazlumların sesini duymaktan alıkoyabilir. 

Halbuki makbul olan insana insanca davranmaktır. 

Değerli dostlarım maneviyattan uzaklaşmayalım.
Bizi ve tüm alemleri yaradan Rabbimiz’den ümidimizi kesmeyelim. 
Her insan kendi dünyası, anne-babası, evladı veya arzu ve hevesleri için ya da bir ihtiyacı, için dua eder Rabbine. 
Yaradan ya verir, ya vermez. 
Duanın, biz aciz kulların Mevla’sına isteklerini arz etmesinin yanı sıra beşer ruhunu rahatlatıcı, tedavi edici faydası da vardır. 
Çünkü dua eden insan bilir ki, birisi vardır onun sesini duyan, onun imdadına yetişen.
Ola ki merhamete mazhar olur, dertleri son bulur. 

Değerli dostlarım aslında güzel sözler dinlemeye hepimizin ihtiyacı var. 
Ne mutlu çiçeklere, 
Ne mutlu güzel insanlara, 
Ne mutlu çiçek gönülleri ile ses verenlere,
Ne mutlu mazlumların, muhtaçların, sevdiklerinin “imdat” çağrılarına ses veren dostlara…

Değerli kardeşlerim yazının başlığına bakmayın. 
Bu ülke bizim 
Biliyorum ki hepimiz onu çok ama çok seviyoruz. 
Onun için ÖLÜRÜM TÜRKİYEM diyorum. 

Kalın sağlıcakla..

Yazarın Diğer Yazıları