- Haberler
- Nezle veya Korona
Nezle veya Korona
23.Dönem Manisa MHP Milletvekili Ahmet Orhan kaleme aldı. Yeni Problemin adı Korona virüstür.
İnsanlık olarak Türkiye’yi de içine alan dünya tablosunda yepyeni bir problemle karşıya geldik.
Hayatlarımız pahasına savaşmak zorunda olduğumuz yeni problemin adı: Korona virüstür.
2019 yılının son günü Dünya Çin’in 6,5 Milyon nüfusa sahip Wuhan şehrinde bir grip salgınında insanların hayatını kaybettiği haberini aldı.
Korona virüsü hayvanlardan insana geçen nezleye sebebiyet veren bir virüs olarak bilinen yapısına rağmen mutasyona uğramış haliyle DSÖ tarafından Covid-19 olarak adlandırılmış ve dünyaya salgın hastalık olarak ilan edilmiştir.
Hastalığın yayılma hızı ve henüz bir tedavi edici ilacının bulunamamış olmasıyla dünyada korku ve olağan üstü mücadele yöntemlerinin ortaya çıkmasına neden olmuştur.
Artık dünyada milyonlar hatta belki de milyarların karantinaya alındığından bahsetmek hiç de yanlış olmayacaktır.
Çinlilerin köpek, yarasa ve tüm böcekler dahil yeme alış kanlıklarının neticesi olarak vuku bulduğu kabul edilen tarihin en büyük salgını yeni yüzyılda görülmemiş mücadele yöntemlerini de beraberinde getirmiştir.
Artık şehirleri sokakları dahil her yanı dezenfekte edilmekte,
İnsanların temizlik alışkanlıkları değişime zorlanmakta,
Avrupalıların klozetlerine taharet muslukları tavsiye edilmekte,
Su ile taharetlenme alışkanlığı olmayan modern batıda tuvalet kağıdı en çok talep edilen temizlik ürünü haline gelmekte,
Amerika’da TV programlarında Türk tipi el yıkama tarifleri yapılmaktadır.
Dünya Sağlık Örgütü tarafından Corvid19 pandemisi ilan edilerek insanlığın maruz kaldığı tehlike tescil edilmiştir.
Hastalığın ortaya çıktığı ilk günlerdeki şaşkınlığını Çin üzerinden atarken, tehdidi hafife alan İtalya can kaybı açısından Dünyada birinci sıraya yerleşmiş onun ardından İran ise hastalığın en yaygın görüldüğü ikinci ülke olmuştur.
Daha dün İngiltere salgına karşı olağan üstü tedbir almayacağını ilan etmesine rağmen salgın karşısında kararını değiştirmek zorunda kalmıştır.
Türkiye daha ilk günden itibaren salgın karşısında tedbirler almış, hastalıkla mücadele sürecini her gün aldığı yeni tedbirlerle dinamik bir şekilde yürütmüştür.
Salgının ilk günlerinde Ülkemiz hiç korona vakası olmamasıyla övünürken Umreciler dahil olmak üzere tamamı yurt dışı bağlantılı taşıyıcılar aracılığıyla koronalı insanların yarattığı büyük tehlikeyle tanışmıştır.
Salgınla mücadelede her gün yenileri ilave edilen yasaklar ve kısıtlamalar gündeme gelmiştir.
Resmen olmasa da Türkiye’de bir anlamda seferberlik ilan edilmiştir.
Adı konmayan seferberlik, sağlıktan ekonomiye, iş hayatından özel hayata tüm toplumsal alanı kapsayacak boyuta ulaşmıştır.
İçinde bulunduğumuz durumda hasta koronalı insan sayımızı arttırmakta, şüpheyle test yapılan insan sayısının yaklaşık %8’inde korona virüse rastlanmaktadır.
Bilim adamlarının ifadelerine göre her bir korona taşıyıcısının ortalama 400 kişiye virüsü bulaştıracağı öngörülmektedir.
Söz konusu sayının korona taşıyıcı sayısıyla çarpımında ortaya çıkan muhtemel taşıyıcı sayısının büyüklüğü ürkütücülüdür.
Bağışıklık sistemi güçlü ve kronik rahatsızlığı olmayan 65 yaş altı kişilerde hemen hemen hiç can kaybı olmadığı bilinmektedir.
Türkiye’de ölümle neticelenen tüm olaylarda hastaların bu yaşın üzerinde ve kronik rahatsızlıkları olduğu bilinmektedir.
Türkiye dünyanın en gelişmiş sağlık sistemlerinden birine sahip olması ve güçlü sağlık alt yapısıyla salgınla teşhis ve tedavi safhasında başarıyla mücadele edecek alt yapıya sahiptir.
Ülkemizin birçok yerleşim merkezinde hastanelerimizde bulunan yetişkin yoğun bakım ünitesi sayısı gelişmiş ülkelerin bile üzerindedir.
Türkiye ayrıca çok geniş doktor ve yardımcı sağlık personeliyle de dünyanın önde gelen ülkeleri arasında yer almaktadır.
Sağlık alanında son derece başarılı olan Sağlık Bakanı idaresinde yürütülen mücadelenin en az insan zayiatıyla geride bırakılacağı kesindir.
Salgının diğer etkilerini değerlendirdiğimizde ne yazık ki tablo hiç de iç açıcı değildir.
Türkiye’yi zor günler beklemektedir.
Şehirlerde her türlü iktisadi, sosyal ve eğitim faaliyetleri ya tamamen durmuş ya da hiç görülmediği kadar azalmıştır.
Üretim rakamlarının süratle gerilediğini tahmin etmek hiç zor değildir.
Çarşılarda, küçük sanayi sitelerinde işsiz beklemekte olan esnaflarımızın sayısı korkunç boyutlara ulaşmış durumdadır.
Bir ülke ekonomisinin en belirgin sağlık belirtisi, mal ve hizmetlerin hareketinde kendini gösterir.
Maalesef Türkiye de birçok alanda çalışmaya ara verilmiştir.
Ekonominin kanı durumunda olan finans hareketleri en alt seviyeye gerilemiş, paranın kontrolünün bankalarda olduğu ülkemizde bankalar bile müşterileriyle doğrudan teması durdurmuş, şube içine insanları birer birer almaya başlamıştır.
BDDK tarafından yapılan açıklamayla da 12-17 saatleri arasında yarım gün çalışma kararı alınmıştır.
Yarım gün çalışmanın, ekonominin çarklarının düşük viteste dönmesinden başka ne anlamı olabilir ki!
Üretimde ve hizmette iş gücü kaybı çok büyük seviyelere şimdiden ulaşmış durumdadır.
Hükümet, 2018 Ağustosundaki dolar hareketinden bu tarafa bir türlü olağan işleyişine kavuşamayan Türk ekonomisinin daha fazla zarar görmemesi için 21 maddeden oluşan 100 Milyar liralık paketle duruma hakim olmaya gayret göstermektedir.
İşsizlik %14 seviyelerine ulaşmış ve genç nüfus açısından sokaklarımız Orta Doğu ülkesi tablosu koymaktayken bir de her şeyin düzenini bozan salgının mevcudiyeti tahminler ötesinde sorun yaratma potansiyeline sahiptir.
Bu ağır tablo yetmezmiş gibi özellikle yurtdışı merkezli sosyal medya saldırılarıyla halkımızın zorluklar karşısındaki bilinen dayanışma ruhu kırılmak istenmektedir.
Salgının ilk günlerindeki genel dayanışma tablosu yerini giderek hükümeti suçlayıcı tartışmalı ortama dönüşmektedir.
Kaos yaratma arayışları sıklıkla;
Bize imam değil doktor lazım,
Çok cami değil okul isteriz,
İmam hatip okulları yerine sağlık eğitimi gerekir,
Dua neymiş esas olan bilimdir gibi akıl ve izan dışı karşılaştırmalarla toplumumuz yeniden çatıştırılmak istenmektedir.
Sanki ülkemizde modern tıbbın imkanlarından yararlanılmasın denmiş gibi MHP Lideri Bahçeli’nin "Korona musibetini aklın, bilimin ve duanın gücüyle yeneceğimizden hiç kimsenin şüphesi olmasın." sözleri bile tartışma konusu yapılmaya çalışılmıştır.
Özellikle Türkiye’de kadın bedeni pazarlamak suretiyle tiraj peşinde koşan gazetelerin kurucu ve yöneticiliğini yapan bunama belirtileri ortaya koyan bir adam yönetimindeki kronik hükümet muhalifi basın organları, başlarda yapmaya cesaret edemedikleri tezvirat ve fitne yoluna yeniden girmiştir.
Elindeki tüm imkan ve mekanizmalarla korona virüsü ve olumsuz etkileriyle mücadele etmeye çalışan Cumhurbaşkanı Erdoğan ve kadrosu her geçen sayıları artan yıkıcı muhalefet anlayışıyla savaşmak zorunda kalmaktadır.
Bu ağır durumda Türk Milletine düşen her türlü dedikoduya kulak tıkayıp yapılan resmi açıklamaları dikkatle takip etmektir.
Unutmayalım ki ayrı düşersek yenilir, bir olursak virüs dahil tüm kötülükler karşısında galip gelerek zafere ulaşırız.