Öfke Kontrolü
Depresif, öfkeli, mutsuz, gibi kelimeleri çok sık duymaya başladığımız bir dönemde danışanların pek çoğunda duygularını tanımlama ve kabul etme konusunda çok fazla sorunla geldiğini dile getiren Uzman Klinik Psikolog Ramazan Uslu kritik bazı noktalara parmak bastı.
Uslu açıklamasında şunları söyledi: “Duygularımızı iyi duygular kötü duygular diye ayırıyoruz hala ve çoğumuz kötü olarak etiketlediği duyguları yok saymaya, görmezden gelmeye çalışıyor. Gelin bu gün birine kendini nasıl hissettiğini sorun. Alacağınız cevaplar bellidir: iyi, kötü, depresif, sıkılmış... Kelimelerimiz gibi duygularımızı da sınırlıyoruz ve sınırlı yaşıyoruz. Bu yüzden bir duyguya sadece iyi ya da kötü diye bakmak zorunda kalıyoruz. Oysa kötü olarak etiketlediğimiz duygulara hiç dönüp baktık mı? Nereden geliyor ve nereye gidiyorlar?” Pek çok psikolojik sorunu oluşturan, kişiyi ve etrafındakileri olumsuz etkileyen ve en sık karşılaşılan sorunlardan birinin “duyguları tanımamak ve kabul etmemek” olduğunu söyleyen Uslu, öncelikle duygularla ilgili yanlış düşüncelerimizi değiştirerek başlamamız gerektiğini dile getirdi.
“Mesela “öfke”yi ele alalım. Aklımızdan ilk ne geçiyor bu duyguyla ilgili? Kötü bir duygu, bastırılması ya da yok sayılması gereken gibi pek çok şey mi? Öfke bastırılması gereken değil öncelikle kabul edilmesi gereken bir duygu. Kişi pek çok duyguyu nasıl yaşaması gerektiğini çocukluğunda ailesinde öğrenir. Geleneksel olarak da öfkeyi yok saymak tembihlenir genel olarak. Böylece bir kadın batırmaya çalıştığı öfkesiyle en sonunda üzerine aldığı yük altında ezilir. Bir erkek ise yok saydığı öfkesiyle ailesini, sevdiklerini, yakınındaki herkesi etrafından uzaklaştırır. Oysa bir durup düşünsek, fark etsek öfkemizi ve ona farklı bir gözle bakmayı denesek: “Öfke, hiddetle köpüren merhametin özel bir görevle gönderdiği temsilciden başka bir şey değildir…” diyor bir yazar. Bu pencereden bakmaya başladığımızda duygularımızı farklı bir noktaya taşımış oluyoruz. İyi ve kötü duygudan ibaret olmadığını, duygularımızın kalpten geldiği görebiliyoruz” dedi.
Bu noktada yaşadığımız sorunları daha aza indirmek için ailelere, okullara ve topluma ciddi bir görev düştüğünü belirten Uslu: “Gelin çocuklarımıza duygularını bebekliğinden itibaren öğretelim. Okullarda duygularını keşfedecekleri etkinlikler yapalım. Böylece ileride duygularından kaçmak zorunda olan bireyler yerine her duygusunu kabul edip, her duygunun insanın içindeki cevhere işaret ettiğini anlamış, kendi duygularını bildiği için başkalarının duygularını da anlayabilen insanlar çoğalır.”dedi.