Son günlerde çok yoğun olarak, devlet tarafından sağlanan sosyal yardımların kesildiği yönünde yakınmalar almaktayım.Yıllardan beri siyasal iktidarlar tarafından oy kaygısıyla toplumda birçok ihtiyaç sahibi kesime sosyal yardım adı altında nakdi destekler yapıldığı herkesin malumu.Sözkonusu yardımların yasal meşruiyetinin de Anayasa’mızda yer alan SOSYAL DEVLET ilkesinin doğal bir sonucu olduğunun herkesçe bilinmesi gerekir.Bunun bilinmemesi neticesinde, yapılan sosyal yardımların ihtiyaç sahibi her vatandaş tarafından sosyal bir hak olduğu değil, siyasal iktidarın bir ihsanı olduğu algısı ortaya çıkar.
Sosyal yardımlaşma kamusal bir yükümlülük olduğu kadar yardıma muhtaç vatandaşlar açısından da bir haktır.Ülkede yaşayan herkes temiz bir çevrede, insanca yaşama hakkına sahiptir.İnsanların yaşamlarını devam ettirebilmesi için gerekli asgari koşullar SOSYAL DEVLET tarafından karşılanmalıdır.Yeme-içme, barınma, giyinme, sağlıklı yaşama, eğitim alma gibi temel ihtiyaçlarımız asgari düzeyde devletçe ücretsiz olarak verilmelidir.Oysa ki; 1924 Anayasa’sında kabul görerek bütün Anayasal metinlerimizde devam ettirilen SOSYAL DEVLET ilkesi günümüz Anayasasında hala mevcuttur, fakat içi boşaltılmış bir haldedir.
Birinci Dünya Savaşı’ndan, Kurtuluş Savaşı’ndan çıkmış genç Türkiye Cumhuriyeti, halkın temel ihtiyaçları için Sümerbank, Etibank, Linyit Kömür İşletmeleri, Şeker Fabrikaları, havagazı fabrikaları, Türkiye Elektrik Kurumu, Devlet Su İşleri, Köy Hizmetleri, Posta Telefon Telgraf Teşkilatı, TCDD ve sayamadığımız birçok dev yatırımı 10 yıllık bir süreçte başarıyla tamamlamıştır.Bu yatırımlar tamamen halkındır ve halka aittir.Oysa 2 savaş geçirmiş bir memleketin 10 yılda yarattığı bu dev yatırımlar sonraki onlarca yıl içinde halkın elinden alınarak yok fiyatına özelleştirilmiştir.
Eski dönemlerde; halka ait bu kurumlardan ücretsiz sağlanan sosyal yardımlar artık devletçe satın alınan mal ve hizmetlerle sağlanır hale gelmiştir.Şu halde; gelinen noktada; amacından saptırılarak oy kapısı yapılmaya çalışılan sosyal yardımlar, mevcut siyasal iktidarlarla arasını iyi tutmaya inandırılmış bir toplum yaratma aracı haline getirilmiştir.
Sosyal yardım, toplumsal bir dayanışmanın ürünüdür.Sosyal yardım; toplumda ihtiyaç sahibi insanlara toplumun yönetim aygıtı olan devletçe sağlanır.Sosyal yardım sadaka değil, haktır.Sosyal güvencesi olmayan, çalışamaz durumda olan, yaşlı, engelli, dul, yetimlere sadaka değil, sosyal destek sağlanmalıdır. Toplumda bugün yardıma muhtaç hale getirilmiş milyonlarca vatandaşımız bulunmaktadır.Bu kişiler zaten zorlukla ödeyebildikleri kira, elektrik, su, doğalgaz, telefon faturalarına gelen son zamlarla birlikte borçlarını ödeyemez duruma gelmişlerdir.Adalet Bakanlığı verilerine göre son bir yıl içinde milyonlarca vatandaşımıza icra takibi başlatılmış ve vatandaşlarımız haciz tehdidiyle karşı karşıya bırakılmıştır.Gelinen tablo hiç iç açıcı değildir.Zaten enflasyon karşısında beli bükülen, hacizlerden başını alamayan vatandaşımız bu ekonomik krizle birlikte işini, aşını kaybetme riskiyle de karşı karşıyadır.
Ekonomik Devletçilik ilkesinin terkedilmesi, tamamen serbest piyasa ekonomisine dönülerek tüm devlet kurumlarının, fabrikaların, hastanelerin, okulların özelleştirilmesiyle Anayasa’nın sosyal devlet ilkesi zedelenmiş, sosyal devlet kavramı içi boş bir hale getirilmiştir.
Sosyal devlette hiçbir baba, okul elbisesini, kırtasiyesini alamadığı çocuğu için, hiçbir anne saç kurutma makinasıyla ısıtamadığı çocuğu için intihar etmez.Hiçbir babanın evinde elektrikler kesik olduğu için çocuklar çizgi film izlemekten mahrum bırakılmaz.
Netice itibariyle; yıllardır içi boşaltılan sosyal devlet, yeniden tesis edilmeli, sadakaya muhtaç bir toplumdan süratle uzaklaşılmalıdır.Toplumda tebaa kültürü değil, millet bilinci yeşertilmelidir.Ne seçilenler padişahtır, ne seçenler tebaadır.Seçilenler, hizmet etmeleri için kendilerine nöbet devredilmiş neferler olduklarını kanıksamadıkça bir arpa boyu yol alamayız, vesselam…