Ahmet Orhan

15 Temmuz'un Ardından

Ahmet Orhan

Ülke olarak içinde bulunduğumuz zor günler nedeniyle böyle bir yazıyı esasen kaleme almak istemezdim.

Yaşamakta olduğumuz tarihimizde ender rastlanan zorluklara rağmen gereken titizliği göstermekten uzak devlet ve siyaset temsilcilerinin tutum ve davranışları beni bu konuda bazı ikazlar yapmaya mecbur etti.

Yurdumuzda hepimizin bildiği gibi çok önemli gelişmeler yaşanmakta.

Tarih Türk devletine yine önemli görevler yüklemekte.

İslam coğrafyasını değiştirmeye ve Müslümanları sömürmeye yeminli batı karşısında 1.7 Milyarlık İslam dünyasının ve 300 Milyonluk Turan Coğrafyasının yegane umudunun Türkiye olduğu su götürmez bir gerçektir.

Türkiye üzerini düşen görevi yerine getirebilmek için günün şartlarında dünyanın en güçlü devletleri arasında olmak için çaba gösterirken bir taraftan bizi bertaraf etmeye çalışan haçlılar ve onların yerli işbirlikçisi ihanet odaklarına karşı mücadele temektedir.

Ülkemiz Cumhuriyet tarihimizin en acı kalkışmasını 15 Temmuz 2016 da yaşadı. Ne yazık ki 183’ü sivil olmak üzere bir gecede tam 251 şehit verdi 2190 vatandaşımız da yaralanmak suretiyle gazilik mertebesine erişti.

Tarihimizde eşi görülmemiş bu ihanet hareketi ihtilal teşebbüsünden öteye tam anlamıyla batının Sevr ile başaramadıkları Anadolu’yu işgal planıdır.

Bu sinsi planı fark eden Türk Milleti milli iradeye ve ülkemizin geleceğine doğrudan sahip çıkmıştır.

Kahraman Türk Milleti, Okyanus ötesinin kiralık ve kandırılmış ihanet odakları vasıtasıyla yaptığı Ülke yönetimine el koyma girişimini, silahsız olarak çıplak elleriyle tankların altında ezilme, kurşunlara hedef olma ve bombalarla parçalanma pahasına engel olmuştur.

Aziz Milletimiz, dünyada bile eşi görülemeyecek bu sivil hareketle, ülke güvenliğini düşmanlara karşı sağlanması için kendilerine teslim edilen silahlara güvenerek, millet iradesini yok sayma alışkanlığını bir daha buna teşebbüs edilemeyecek şekilde kesin olarak ortadan kaldırmıştır.

Tarihimizdeki bu özel günün Demokrasi ve Milli Birlik Günü olarak idrak edilmesi çok yerinde bir karardır.

15 Temmuz’un Türk Milleti için anlam ve önemi yapılacak faaliyetlerle anlatılması da yerindedir.

Ancak yapılan faaliyetlerden gördüğüm, olayın henüz üzerinden 3 yıl geçmiş olmasına rağmen toplumun sadece bir kesimi tarafından önemsenen bir gün haline dönüşmeye başladığıdır.

27 Mayıs 1960 ihtilali de toplumumuzun bir bölümü tarafından coşkuyla kutlanırken büyük bir kesiminde üzüntüye neden oluşunu unutmak mümkün değildir.

Bu farklı algılayış 27 Mayıs’ı bayram olmaktan çıkarmış hatta tarihin tozlu sayfalarına atılmasına sebep olmuştur.

Eğer aynı sonun 15 Temmuz için bir kader olması istenmiyorsa başta ülkeyi yönetenler, siyasetçiler ve bürokratlar gereken hassasiyeti göstermek durumundadır.

Düne kadar Fethullah cemaatine irtibat ve iltisaki olanlar başköşede yer bulup itibar görürken AK Partili olmayanlara farklı davranılması hatta söylemlerle rencide edilmesi kabul edilemez. Bunda ısrar edilmesi ise 15 Temmuz’un Milletimizin tamamı tarafından doğru algılanmasına engel olacaktır.

Yapılan toplantılarda amaçlanan AK Partinin siyasetinin yüceltilmesiyse parti içine yönelik olarak dahi başarılı olduğu söylenemez.

Bu tavırda ısrar edilmesi, halk arasında yoğun olarak propagandası yapılan 15 Temmuz tiyatro, kurgu dedikodusu yapanların ekmeğine yağ sürecektir.

Bu düşüncenin giderek taraftar bulması halen yeterince cezalandırılamamış olan kripto fetöcü yapının cesaretlenmesine neden olmaktadır.

15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Gününün bu şekildeki faaliyetlerle değerlendirilmesi son derece yetersiz, başarısız ve milletin olaya bakışının farklılaşmasına sebep olacak mahiyettedir.

15 Temmuzun sıradan bir gün olarak algılanması eğer sorumluların konuya duyarsızlığı ise acilen gereken uyarılar ciddiyetle yapılmalıdır. Yok, kasıtlı olarak birileri bu tabloya neden olunuyorsa sorumlular derhal cezalandırılmalıdır.

Yazarın Diğer Yazıları