İçinde bulunduğumuz aylar tarım ürünlerinde hasat zamanıdır.
En önemli döviz ihtiyacımızı karşılayan Turizm için de aynı ifadeyi kullanırsak yanlış yapmış olmayız.
Bu tespitleri de içine alan başka bir durum ise son 50 yılın en büyük ekonomik, sosyal ve siyasi kargaşanın içinde bulunduğumuzdur.
Yukarıda kaleme alıp kağıda döktüğüm cümleler üzerinde biraz düşünecek olursanız eminim hepiniz bu konularda saatlerce konuşabilirsiniz.
İlk cümleyi bir nebze olsa da açıklığa kavuşturayım.
Mayıs ayının sonu ve Haziran başından itibaren arpa, buğday başta olmak üzere hububat hasadı yapılmış olmakla birlikte durum cefakar çiftçilerimiz açısından tam bir hayal kırıklığıdır.
Girdilerdeki büyük artışa rağmen serbest piyasada geçtiğimiz yılın fiyatlarıyla buğdayda alımlar yapılmıştır.
Piyasa fiyatları bu düzeyde olurken fakirin yiyeceği ekmek fiyatları ise 50 lira/kg’a dayanmıştır.
Bir kilogram undan 1,450 kg ekmek yapılabilmesine rağmen söz konusu fiyatların izahı mümkün değildir.
Yaz ayları geleneksel olarak ülkemizde tüketicinin diğer aylara göre biraz olsun nefes aldığı dönemlerdir.
Üretim bölgelerinde bu hal geçerliliğini korumakla beraber diğer illerde ne yazık ki ucuzluk söz konusu değildir.
Bunun nedeni de hepinizin bildiği gibi akaryakıt fiyatlarının yüksekliğinin nakliye maliyetlerini arttırmasıdır.
Yaz aylarına rağmen mutfaktaki ateş olanca hararetiyle devam ederken çiftçiler için durum tam bir felaket tablosu çizmektedir.
Domates, biber, patlıcan başta tüm yaz sebzelerinde çiftçinin eline geçen, maliyetleri karşılamak bir yana toplama işçiliğini bile karşılamadığı durumlar söz konusudur.
İstanbul’da tüketiciye iki haneli rakamlarla satılan karpuz kavun tarlada kalmakta, hayvanlara yem olmakta veya toprağa gömülmek durumundadır.
Endüstriyel tarım ürünlerinden en yaygını olan domateste ise fiyatlar kesinlikle toplama giderini bile çoğu kez karşılamadan uzak kalmıştır.
Üreten kazanmaz hatta zarar ederken dar gelirli milyonlar tüketememektedir.
Başka bir deyişle çiftçi zararda, tüketici milyonlar perhizde!
Diğer bir endüstriyel tarım ürünü olan mısırda da fiyatlar üreticiyi tatmin edecek düzeyde değildir.
Hayvancılık yıllar öncesini aratacak haldedir.
Bölgemiz için ümitler sultaniye üzüme bağlanmış durumdadır.
Amerika ve Avustralya gibi üretici ülkelerdeki rekolte düşüklüğü bağcılar için şans oluşturmakta.
Ancak ilk işaretler ümit kırıcı gözükmektedir.
Sofralık üzüm çıkıntıları birkaç hafta önce 20 liraya alıcı bulurken aynı ürünlerin 16 liraya alıcı buluyor olması hayra alamet değildir.
Piyasadaki nakit sıkıntısı pazarı üretici açısından olumsuz etkileme potansiyeline sahiptir.
Hükümet ve AKP domateste olduğu gibi konuya eğilmeye geç başlarsa yapacakları “hırsız gittikten sonra kapı dayaklama” babından olacaktır.
Onun için Ziraat Odaları başta Tariş gibi üretici birlikleri hükümet nezdinde harekete geçmeli, çiftçinin ürünün değerinde ve öncelikli satın alınması için finans kolaylığı ve alıcı kurumların süratle görevlendirilmesi temin edilmelidir.
Biz bu filmi yıllardan beri görmekteyiz..
Geç kalınırsa borç batağındaki çiftçilerimiz üzümünü düşük fiyattan satmak durumunda kalacaktır.
Ben testi kırılmadan uyarmış olayım.