Ahmet Orhan

İstanbulun Düşündürdükleri

Ahmet Orhan

Türkiye zor bir dönemden geçiyor; Hepimizin çok sık duymaktan sıkıldığımız bir deyimdir bir bakıma. Ancak ülke olarak yaşamakta olduğumuz süreci bundan iyi ifade etmek pek mümkün olmasa gerek.

 

Bir başka yaygın deyiş de resmin tamamını görmektir; Parçaları değil, bütünü görmektir. Ucundan kıyısından değil, parça parça değil, tümüne bakmaktır. Ucu bize dokunan tarafını, bize yakın geleni de değil, hepsini görmektir.

 

Geçtiğimiz Çarşamba günü MHP Lideri Bahçeli bir gün gecikmeli olarak yaptığı grup konuşmasında 6 Mayıs tarihinde YSK tarafından alınan İstanbul seçimlerinin yenilenmesi kararının yarattığı karmaşayı değerlendirdi.

 

Devlet Bahçeli yaptığı konuşmada ülkücüleri coşturup heyecanlandıran cümleler dışında yukarıda bahsi geçen “Resmin Tamamını Görmek” deyişinin hakkını veren değerlendirmelerde bulundu.

 

Bahçeli yaptığı konuşmada, yeni hükümet sistemine geçişin yolunu açan 16 Nisan referandumu, 24 Haziran Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekilliği Genel Seçimleri ve son olarak 31 Mart Mahalli İdareler Genel Seçimi olmak üzere millet iradesine başvurulan her seçimin Cumhur İttifakının zaferiyle neticelenmesine rağmen zillet ittifakı bileşenleri tarafından yaratılmak istenen algıya dikkat çekmiştir.

 

Cumhur İttifakından rahatsızlık duyanlar aslında CHP, İP, FETÖ, HDPKK, SP, TKP, TÜSİAD’dan ibaret değildir.

 

Sayıları her geçen gün artan ittifak ortakları özellikle ayağı AK Partide gönlü zillette olan kıymeti kendinden menkul bir kısım zevatın da fıtratlarının gereğini yaptıklarına şahit olmaktayız.

 

2007 yılında MHP’nin TBMM genel kuruluna girmesiyle Cumhurbaşkanı seçilebilen Abdullah Gül, onun dış politika başdanışmanı komşularla sıfır sorun deyip yüzde yüz sorunun nedeni, Stratejik Derinlik kitabının müellifi Davutoğlu ve onların kadim yol arkadaşları derviş görünüşlü kibir abidesi Arınç ağabeyleri Cumhur İttifakı yıkıcıları arasına resmen ve alenen katılmışlardır.

 

Türk ekonomisinin normal seyrinde işlediği, dış baskıların ve kumpasların savuşturulduğu dönemlerde ya sesleri çıkmayan ya da AK Parti ve Erdoğan’a bağlılıklarını ifade eden, köşelerinde sinsi sinsi oturanlar şimdilerde ayağa kalkıp Cumhur İttifakının dağıtıp Erdoğan’ı tasfiyeye yönelmişlerdir.

 

Yaratılmak istenen fitneye rağmen Bahçeli ve Erdoğan yol arkadaşlıklarının pazara kadar değil mezara kadar olduğunu inançla beyan etmeye devam etmişlerdir.

 

Devlet Bahçeli, içerde durum böyleyken dışarıdan ülkemize yönelen tehditlerin boyut ve kökenini net bir şekilde,

 

“Türk milleti kıskaca alınmak, Türkiye’nin manevra alanı daraltılmak istenmektedir. Oyun içinde oyun vardır. Tehdit dalgası büyümüştür.

 

S–400 Hava Savunma Sistemi alacağız diyoruz, alamazsınız, yapamazsınız, bedeli ağır olur diyorlar. F–35 savaş uçağının üretim sürecinde varız, dördünü de aldık diyoruz, S-400’ten vazgeçmediğiniz takdirde uçakları uçuramazsınız diyorlar.

 

Ya F–35, ya da S–400 dayatmasıyla sabrımızı test ediyorlar. Bir yanda “NATO üyeliğinden çıkartırız” tehdidiyle irademize pranga vurmaya çalışıyorlar, diğer yanda 4–5 Nisan 2019’da Washington’da düzenlenen 70. NATO Zirvesi’nde sevimlilik gösterisi yapıyorlar.

 

FETÖ terör örgütüdür, FETÖ elebaşını bize verin diyoruz; ne var ki, FETÖ’cüleri dini baskıya uğrayan Sünni Müslümanlar olarak tanımlıyorlar.

 

Doğu Akdeniz’de, Türkiye kendi kıta sahanlığı içinde sondaj faaliyetleri yapar diyoruz, hak ve yetkileri olmadığı halde deniz sınırlarının nereden geçeceğini açıklayıp Rumların yanında hizalanıyorlar. Bununla da yetinmeyip Doğu Akdeniz’de önümüzü kesmek için plan üstüne plan yapıyorlar. AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilciliği, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de yürüttüğü sondaj faaliyetini durdurması yönünde haksız ve mesnetsiz çağrıda bulunuyor.” diyerek ortaya koymuştur.

 

Türkiye’nin 1974 yılında soydaşlarımızın uluslararası antlaşmalarla teminat altına alınan Kıbrıs’taki varlığını ortadan kaldırmayı amaçlayan Yunanistan merkezli ihtilal sonrası gerçekleştirdiği Barış Harekatı, sıkıntıya düşmüş olsak da milletimizin istikbal ve istiklali için hayırlı sonuçlar doğurmuştu.

 

Türk Milletinin her evladı yerli bir savaş sanayisinin hayati öneme sahip olduğu gerçeğinde o gün birleşmişti.

 

Bu gerçekten hareketle bizzat milletin basiret ve uzak görüş sahibi evlatları Silahlı Kuvvetler Vakıflarını kurarak milli savaş sanayinin temellerinin atılmasına vesile olmuşlardı.

 

O günlerden bu günlere köprünün altından çok sular akmış özellikle de sömürgeci batı tarafından değiştirilmek istenen orta ve yakın doğu haritasına ülkemizin de dahil edilmek istendiği ortamda istiklalimizin teminatı ordumuzun ihtiyaçlarının yurtiçinden karşılanma oranı çok şükür yüzde 70’leri aşmıştır.

 

Artık Türkiye dün parasıyla satın almak istediği halde verilmeyen birçok silah araç, gereç ve mühimmatı kendi yapmakta, iha, siha, helikopter dahil yüksek teknoloji ürününü üretmekte, hatta dost ülkelere satmaktadır.

 

1938 yılında yerli uçak üretmiş, başarıyla testlerinin tamamlamış olmamıza rağmen basiretsiz yöneticiler yüzünden seri üretimden vazgeçtiğimiz noktaya ancak 81 yıl sonra geldiğimizi unutmayalım.

 

Türkiye yine tarihi bir dönemeçtedir.

 

Üzerimizde yaratılan ekonomik baskı, sosyal problemler ve dayatmalara teslim olur, çıktığımız yoldan dönersek başta Cumhuriyetimizin 3. evresi olmak üzere onca emek ve başarı heba olur, maazallah bir daha aynı notalara gelmek hayal olur.

 

Her Türk evladına bu gerçeğin anlatılması ve onların desteğinin alınması halinde bu zor günlerin atlatılması daha kolay olacaktır.

 

Vatansever, devletine gönülden bağlı olan Türk milleti İstiklal ve millet istikbali söz konusu olduğunda her zaman üzerine düşeni fazlasıyla yapmıştır.

 

Bu gerçeği bilerek tam bir Kuvayi Milliye ruhuyla hareket edilmeli insan insan, meydan meydan milletle buluşup onların bu noktada desteği alınmalıdır.

 

İnanç ve azimle yapılacak çalışmalarla 23 Haziranda yapılacak İstanbul seçimlerinde kaosun yoluna taş döşemeyi, iktidar kavgaları çıkarıp yeni yönetim sistemini ortadan kaldırmayı ve bu surette zaaf içinde yönetim oluşturmayı amaçlayanların önü mutlaka kesilmeli, cumhurun desteğiyle 2023 hedefine uygun adım yürüyüşe devam edilmelidir.

Yazarın Diğer Yazıları