Ahmet Orhan

VENEZEULA, MADURO VE TÜRKİYE

Ahmet Orhan

Son günlerde Türk kamuoyunu iç gündem dışında bir olay daha meşgul etmeye başladı.

Suriye, Irak, Arap yarımadası ve kuzey komşularımızdaki yaşananlar elbette hiç gündemimizden düşmeyenlerdir.

Şimdi Türk siyasetçilerini iktidarından muhalefetine, aydınından işinde gücünde olan vatandaşımıza konuştuğumuz bir devlet adamı ve ülkesi Venezuela 1.sıraya yerleşiverdi.

Bu birincilik öyle boş yere elde edilmiş birincilik değildir.

Venezuela,  ABD’nin güneyinde, Brezilyanın kuzeyi ve Kolombiya’nın batısında yer alan petrol zengini bir güney Amerika ülkesidir. 

Geçmiş yıllarda özellikle sahip olduğu ham petrol kaynakları ve altın başta olmak üzere gümüş ve platin rezervlerine sahip olması nedeniyle dünyanın en zengin ülkelerinin arasında yer alan Venezuelanın ve Başkanı Maduro’nun bu günlerde başı belada.

Nicolas Maduro Güney Amerikanın Güçlü siyasi liderlerinden olan Hugo Chaves’in kabinelerinde 2006–2013 yılları arasında dış işleri bakanlığı ve başkan yardımcılığı yapmış, devlet başkanının ölümünden sonra yapılan seçimleri kazanarak devlet başkanı olmuş eski bir otobüs şoförüdür. 

Başkanlık seçiminen iki yıl sonra 2015’de yapılan Parlamento seçimlerini Maduro’nun mensup olduğu sosyalist parti 17 yıl sonra merkez ve sağ parti koalisyonu karşısında kaybederek Venezeula’da meşruiyet tartışmalarının gündeme gelmesine yol açmıştır.

Nicholas Maduro, Başkanlık rejiminin olduğu ülkede geçtiğimiz 20 Mayıs 2018 tarihinde yapılan katılımın yüzde 46 olduğu başkanlık seçiminde Ulusal Meclis çoğunluğunun muhalefette olmasına rağmen oyların yüzde 68’ini alarak yeniden başkan seçilmiştir.

Bu farklı sonuca rağmen Ulusal Meclis’te çoğunluğu elinde bulunduran merkez-sağ muhalefet, başkanı tanımayacaklarını ilan etmiştir.

Üç beş yıl önce dünya petrolünün % 17,6 sına sahip olan Venezeula, ham petrol fiyatlarının120 doların yarısının da altına düşmesi sebebiyle ekonomik sıkıntılar yaşamaya başlamış, gıda maddelerinden ilaca kadar birçok ürün ve zaruri ihtiyaç maddelerinin yokluğunu yaşadığı bir ortamda siyasi kriz baş göstermiştir.

Daha önce komşu ülkelerden göç alan Venezuela vatandaşları ekonomik sıkıntılardan kurtulup kendilerine yeni bir hayat kurmak için başta Kolombiya olmak üzere yakın ülkelere tersine göç etmeye başlamışlardır.

Söz konusu ekonomik sıkıntılar ve siyasi kriz ortamında  Trump’ın kurgusu ve teşviki sonucunda muhalefetin Juan Guaido’yu başkan olarak ilan etmesiyle Venezuela iç savaşın eşiğine gelmiştir.

Trump’ın çağrısı üzerine AB, Kanada, Güney Amerika Ülkelerinin birçoğu dahil batı etkisindeki ülkeler Juan Guaido’yu, Rusya, Çin gibi ülkeler ve Türkiye Venezuela’nın meşru seçilmiş başkanı olarak Maduro’yu tanımaya devam edeceklerini açıklamışlardır.

ABD’nin tek merkezli dünya hakimiyetinin tartışıldığı hatta zemin kaybettiği günümüzde, Venezuela’da yaşananlar emperyalist ülkelerin bağımsız ve çok kutuplu dünya arayışında olan ülkelere göz dağı vermek için tezgahladıkları bir oyun olduğu su götürmez bir gerçektir.

Bu oyunu gören Erdoğan olaylara tepki göstermiş Maduro’yu arayarak desteğini alenen ortaya koymuştur.

Bu noktada bir destekte MHP lideri Bahçeli’den gelmiştir.

Devlet Bahçeli Cumhur İttifakının İstanbul adayı Binali Yıldırım’a destek için geldiği İstanbul’da partisinin yöneticilerine hitaben yaptığı konuşmada, “Trump'ın Maduro'ya darbe teşebbüsünü şiddetle kınıyor ve de Venezuela'nın iç savaş şartlarına sürüklenmeden bu badireyi atlatmasını temenni ediyorum. Zalimlere direnmek, haktan, hakikatten yana olmak demektir. Maduro'nun teslim olmaması, boyun eğmemesi, emperyalizmin esaretine girmemesi dileğimdir.” Sözleriyle ortaya koymuştur.

Dünyanın gözleri önünde Venezeula’da yaşananlar Türkiye açısından tam bir ders hüviyetindedir.

Maduro katıldığı iki başkanlık seçimini de net bir farkla kazanmış olmasına rağmen gayri meşru ilan edilebilmekte, ülkesi muhalefet sayesinde dünyanın tabi ki emperyalist batının müdahalesine açık hale getirilmektedir.

Bu gerçeği önceden gören Bahçeli ve Erdoğan Türkiye’de muhalefetin eline meşruiyet tartışması açmak için kullanabilecekleri vasat vermemek, yeni hükümet sisteminin kökleşmesi için Bekamızın tehlikeye maruz kalmasın diye Cumhur İttifakının devamına karar vermişlerdir.

Elbette Türkiye 19.yüzyılda bağımsızlığını elde etmekle birlikte tüm tarihi boyunca çatışma ve çalkantılara maruz kalmış olan Venezuela değildir. 
Bu gerçeği sömürgeci batının bilmemesi mümkün değildir. 

Ancak unutmayalım ki sosyoloji de pozitif bir bilimdir. Toplumsal ve siyasal olaylar da aynı şartlarda yüzde yüz olmasa da benzer sonuçlar verir.

Türkiye’de yeni kurulan Cumhuriyetimizin 3. evresini oluşturan Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ve Erdoğan hükümeti üzerinde meşruiyet tartışmalarının yaşanmaması için Cumhur İttifakının yerel seçimlerde de net bir farkla başarılı olması Beka meselesidir.

Yerel seçimlerde muhalefetin oluşturduğu ittifakın zaferle çıkması Türkiye’yi istikrarsız bir ortama, tartışmaların odağına yerleştirecektir.

Yazarın Diğer Yazıları