Türk Silahlı Kuvvetleri’nin PKK örgütüne karşı Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde başlatmış olduğu amansız operasyonlar neticesinde büyük darbe alan örgüt Almanya’da bulunan yandaşlarını harekâta geçirerek Türkiye karşıtı lobi çalışmalarına başladılar. Örgüte ait dernek, kuruluş ve yandaş medyanın baskısı ile Bundestag Bütçe Komitesi 1991 yılında aldığı karar ile Türkiye’ye yapılacak askeri yardımları geçici olarak bloke etmiştir. Helmut Kohl hükümeti “Türkiye’nin bu silahları kendi halkına karşı kullanması NATO Anlaşması’na aykırı” yalanı doğrultusunda Mart 1992 tarihinde PKK ile mücadelenin en yoğun olduğu dönemde insan hakları ihlali gerekçesiyle Türkiye'ye silah satmayacağını açıkladı.
1993 yılına kadar terör örgütünün faaliyetlerine kulak tıkayıp, göz yuman Almanya, PKK’nın Türkiye’nin diplomatik temsilciliklerine ve Türk vatandaşlarının sahip olduğu işyerlerine sürekli saldırılar gerçekleştirmesi ardından 26 Kasım 1993 tarihinde PKK ile birlikte örgütün Avrupa’daki siyasi organizasyonu olan ERNK (Kürdistan Ulusal Kurtuluş Cephesi) yasaklandı. Alınan yasaklama kararına rağmen PKK terör örgütü kurmuş olduğu farklı isimlerdeki dernekler veya yayın kuruluşları çatısı altında faaliyetlerini bugüne denk sürdürdüğü bilinmektedir. Almanya PKK’nın en önemli finans ve insan kaynaklarından biri haline gelmiş ve değişik yöntemlerle PKK sempatizanları tarafından toplanan milyonlarca avro örgütün Türkiye ve Kandil’deki yöneticilerine aktarılmıştır. Alman iç istihbarat örgütü Federal Anayasayı Koruma Teşkilatı (FAKT, Bundesamt für Verfassungsschutz) raporlarına göre Almanya’daki PKK üyelerinin sayısı 1993’te 7 bin civarındayken bu sayı 2014 yılında yaklaşık 14 bin olmuştur. () Türkiye’nin Almanya tarafından sağlanan zırhlı personel taşıyıcılarını ve diğer Alman silahlarını Kürtlere karşı kullandığı haberleri 1994 yılında medyada yer almaya başlayınca benzer bir tartışma yeniden alevlenmiştir. () Bu tartışmalar Almanya’nın Türkiye’ye silah satışını 8 Nisan 1994 tarihinde bir kez daha askıya almasıyla sonuçlanmıştır.() 1995’te Alman resmi makamları ile PKK arasında birçok görüşme sağlanmıştır. Bu gerçekleşen temasların en önemlilerinden biri Berlin senatörü CDU’lu siyasetçi Heinrich Lummer’in Şam’da örgüt elebaşı Abdullah Öcalan’la yaptığı görüşmedir. Bu görüşme sonrası PKK, Almanya’da şiddet eylemlerine son verdiğini açıkladı. 13 Ocak 1998’de Alman Federal Başsavcılığı PKK terör örgütünün uzun süredir terör eyleminde bulunmadığı gerekçesi ile terör örgütü kategorisinden çıkararak sadece bir suç örgütü olarak gördüğünü açıklamıştır. Avrupa Birliği de PKK’yı 2004 yılında terör örgütü olarak tanımıştır. () Bu tanımlamadan sonra Almanya açısından da yeniden terör örgütü olarak değerlendirilmeye başlandı.
PKK lideri Abdullah Öcalan, Kenya'nın başkenti Nairobi'de, MİT ve Genelkurmay Başkanlığı'nın ortak operasyonuyla kıskıvrak yakalanması sonrası PKK militanları, Berlin'de Yunanistan Başkonsolosluğu'nu işgal etti. PKK militanlarından oluşan başka bir grup Hamburg Yunan Başkonsolosluğu önünde toplanarak binaya girmeye çalıştılar fakat çabaları sonuçsuz kalınca binanın camlarını taşlayan PKK'lılar, daha sonra Türk Başkonsolosluğu'na doğru yürüyüşe geçti. PKK militanları aynı anda Bonn’da Kenya Büyükelçiliği, Düsseldorf’da Yunan Başkonsolosluğu, Köln Başkonsolosluğu ve Frankfurt Başkonsolosluklarını işgal etti. Türkiye'den kaçarak mülteci olarak Almanya’ya sığınan PKK yandaşlarının örgütlenmelerini hafife alan hatta çoğu zaman alttan alta çeşitli destekler vererek yüreklendiren Almanya hükümetleri, terörist başı Öcalan’ın yakalanmasında sonra Yunanistan elçiliklerine yapılan baskınlar görünce ülkesinde ki tehlikenin boyutunu ancak kavrayabildi. Bu olaylara kadar Türk Büyükelçilikleri ve konsoloslukları, Türk Hava Yolları büroları, Türk Bankaları, Türklere ait işyerlerini hedef alan PKK terör örgütü mensuplarına "barışçıl eylemci" muamelesi yapan hükümetler kanlı örgütünün bilinmezlikten gelinen yüzünü çok net bir şekilde görerek kavramış oldular. Avrupa ülkelerinin birçoğu ile birlikte Almanya, terörist başı Öcalan’ın idam edilmemesi için sık sık Türkiye’ye çeşitli bahanelerle ziyarette bulundular. Ve bu ziyaretler bebek katilinin idam edilmemesi yönünden sonuç verdi. 2000’li yıllara gelindiğinde terör örgütü mensupları kanlı yüzlerini unutturmak için daha önceleri Almanya’da deşifre olmuş birçok derneği kapatmış izlenimi verip yeni adres ve isimlerle tekrar örgütleşme faaliyetlerine başladılar. Her ne kadar Almanya PKK’yı terör örgütü listesine alsa da pek değişen bir durum olmadığı görülmektedir. Terör örgütü bir çok tv, radyo ve gazete ile propaganda yayınlarını gerçekleştirmiş, dernekler çatısı altında örgüte maddi kaynak sağlamaya devam etmiştir. Türkiye bu gelişmeleri sürekli takip etmiş ve Alman hükümetlerinin bu faaliyetlere son vermesi için hem uluslar arası devletler hukuk kurallarını devreye sokmuş hem de ikili görüşmelerle baskı yapılmıştır. Türkiye’nin haklı talebini dikkate alan Almanya İçişleri Bakanlığı, 19 Haziran 2008 tarihinde terör örgütü PKK'nın yayın organı olan Roj TV'nin Almanya'da herhangi bir faaliyette bulunmasını tamamen yasakladı.
Alman hükümetinin son dönemde PKK’nin derneklerine yönelik başlattığı operasyonları bahane gösteren bir grup PKK’lı terörist,10 Temmuz 2008 ‘de Ağrı dağına tırmanan 13 kişilik Alman turist grubundan 3 kişiyi kaçırdılar. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin amansız takibi sonucu köşeye sıkışan terör örgütü PKK mensupları, Alman turistleri serbest bırakmak zorunda kaldı. Bu olay her ne kadar PKK’nın Almanya’yı tehdit etme eylemi gibi gündemde yerini almış olsa da örgüt yandaşlarına anlam ifade eder düzeyde yaptırımlar yapılmamıştır. Almanya, 27 Mayıs ve 12 Eylül darbeleri sonucu Kürt siyasi göçmenlerin ülkelerine gelmesi ile başlayan tedirginlik her geçen gün biraz daha üst seviyelere çıkmış lakin tedbir almakta hayli geç kalınmıştır. Çünkü onlar PKK sorununu sadece Türkiye’nin bir iç meselesi olduğunu ileri sürmüş ve bu mesele üzerine pek fazla düşmemişlerdir. Takvim yaprakları 2012 yılını gösterdiğinde AK Parti hükümeti PKK sorununu kökten çözmek için başlattığı ‘Çözüm Süreci’. Almanya tarafından son derece olumlu bir gelişme olarak değerlendirilmiş ve destek vermiştir. 23 Mart 2013’e örgütün lider kadrosunda bulunan Murat Karayılan “Resmî ve açık bir şekilde ateşkes ilan ediyoruz” demesinden sonra 3 Nisan 2013’de Abdullah Öcalan PKK’ye sınır dışına çıkma talimatına uyulması için mektup gönderdi. 8 Mayıs 2013’de PKK’lı teröristler kademeli olarak sınır dışına çıkmaya başladılar. PKK terör örgütünün 9 Eylül 2013 tarihinde geri çekilmenin durdurulduğunu açıklamasıyla çözüm süreci çıkmaza girmeye başlamış, sürecin neticesinde örgütün silah bırakacağı yönündeki beklentiler azalmıştır. 20 Temmuz 2015'te Şanlıurfa ilinin Suruç İlçe’sinde düzenlenen bombalı intihar saldırısında 34 kişi öldü, 100'den fazla kişi yaralandı. İki gün sonra yani 22 Temmuz 2015 günü Şanlıurfa'nın Ceylanpınar ilçesinde gerçekleşen 2 polisin ölümüyle sonuçlanan saldırı sonrası 2009 yılından beri sürmekte olan Çözüm Süreci’nin sona erdirilme süreci başlamış oldu. Alman hükümetinin Çözüm Süreci’nin devam etmesi için yaptığı görüşmeler taraflar arasında karşılıksız kalmıştır. Türkiye’de yaşanan gelişmeleri takip eden Alman ordusu, diğer taraftan ABD öncülüğünde terör örgütü DEAŞ'a karşı kurulan koalisyonun bir parçası olarak peşmerge güçlerini eğitmeye devam ediyor.
Eylül 2014'ten beri Alman ordusu, peşmergeye 90 milyon Euro değerinde 32 bin silah verdi. Almanya’nın peşmergeye gönderdiği çok sayıda silahın terör örgütü PKK’nın eline geçtiği haberleri Alman basınına yansımış lakin hükümet yetkilileri haberi yalanlamışlardı. 2011’de başlayan Suriye iç savaşında Esed rejimi, DEAŞ, PYD/PKK ittifakının Türkiye’yi hedef haline getirmesine karşı 24 Ağustos 2016, Türkiye, güneyindeki terör tehdidine karşı “Fırat Kalkanı” operasyonunu başlattı. 24 Şubat 2017'de Türk Silahlı Kuvvetleri destekli Özgür Suriye Ordusu, El-Bab'ın kontrolünü tamamen DEAŞ’ tan alarak son noktayı koydu. Fırat Kalkanı Harekat’ında Türk Ordusuna övgü yağdıran Almanya Türkiye'nin ulusal güvenliğini korumak amacı ile BM sözleşmesinin 51. Maddesi çerçevesinde Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından Suriye'nin Afrin bölgesindeki PKK/PYD/YPG ve DEAŞ hedeflerine yönelik düzenlediği Zeytin Dalı Harekatı’nda sessizliğe bürünmüş, ülkesinde aktif bulunan FETÖ terör örgütü yayın kuruluşları, adeta PKK terör örgütünün emrine verilmiştir. Çünkü bu medya kuruluşları sürekli FETÖ ağzı, PKK kalemi ile başta Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN’ı, meşru hükümeti ve Türk halkı hakkında ağır eleştiriler yazmakla birlikte ‘’Türkler, Afrin’de Kürtleri öldürüyor’’ yalan haberlerini yaparak Almanya’da, Avrupa’da ve dünya genelinde bu kara propagandayı yayma girişiminde bulundular. Bu kara propagandaya destek Almanya tarafından çok gecikmeden geldi. Türkiye'nin terör örgütü IŞİD’e karşı başlattığı harekâtı destekleyen Almanya, PKK'ya yönelik operasyonları eleştirmişti. Almanya Savunma Bakanı Von der Leyen, 'Bild am Sonntag' gazetesindeki demecinde “Türkiye'nin IŞİD'e karşı kendini savunma hakkı ne kadar doğruysa, PKK'yla barış yolu da o kadar önemli" ifadelerini kullanmış, Almanya'nın IŞİD ile mücadele için farklı etnik grupları birleştirmeye çalıştığını aktararak “PKK'ya operasyonlardan endişeliyiz" mesajı vermişti. Alman Parlamentosu’nda Zeytin Dalı Harekâtı tartışıldı. Bundestag’da temsil edilen aşırı sağdan sola kadar tüm siyasi partiler, hedef Türkiye olunca hemencik birleştiler. Ağız birliği etmiş gibi Zeytin Dalı Harekâtını devletlerarası hukuka aykırı olarak nitelediler. Sol Parti Meclis’te PKK renklerinden oluşan şallarla gösteri yaptı. Sol Parti Başkanı Katja Kipping ve milletvekilleri boyunlarına sarı-yeşil-kırmızı şallar taktı.
Meclis’te bu tarz giyim gösteri anlamına geldiği için yasak olmasına rağmen oturumu açan Meclis Başkan Yardımcısı Yeşiller üyesi Claudia Roth, şalları çıkarmaları için girişimde bulunmadı. Sol Parti Başkanı Katja Kipping, YPG’yi terör örgütü DEAŞ’a karşı kale olarak niteledi. PKK destekçisi Katja Kipping i bununla yetinmeyerek konuşmasında Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Afrin Harekâtını kınadı ve Alman hükümetinin bu operasyonu kınayan bir açıklama yapmamasına tepki gösterdi. Kipping, konuşmasında PKK yalanlarını tekrar ederek “Türk ordusu Afrin’deki sivil halkı öldürüyor, ama Başbakan Angela Merkel da susuyor” dedi. Alman hükümetine seslenerek, “Sizin suskunluğunuz, Erdoğan’ın önünde diz çökmektir. Bu suskunluğa son verin” diyen Sol Partili politikacı, “Türkiye ile planlanan her türlü askeri işbirliğini durdurun” çağrısı yaptı. Alman parlamentosunda yapılan bu konuşmalardan cesaret alan PKK terör örgütü yandaşları ve Almanya Demokratik Kürt Toplumu Merkezi (NAV-DEM) Türkiye aleyhine çok çirkin pankartlar ile Almanya'nın Köln kenti Ebert Meydanı'nda, Zeytin Dalı Harekâtı’nı protesto yürüyüşünde bulundular. Gösteride terör örgütü YPG/PKK bayrakları bebek katili PKK terör örgütü elebaşı Öcalan’ın posterlerine izin verildi.
Zeytin Dalı Harekâtı’nda PKK/YPG terör örgütlerine kalkan olan ve harekâta tepkiler gösteren Almanya hükümeti Barış Pınarı Harekatı'na benzer tepkiler verdi. Türkiye’nin Birleşmiş Milletler'in (BM) ilgili mevzuatı ve uluslararası hukuktan kaynaklanan "meşru müdafaa hakkı" çerçevesinde, sadece teröristlerin hedef alınarak icra ettiği Barış Pınarı Harekâtı’na Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas, Türkiye'nin Suriye'nin kuzeydoğusuna yaptığı askeri harekât ile ilgili Alman hükümetinin tutumunun herkesçe bilindiğini ve harekâtın devam etmemesi gerektiğini belirtti. Diğer bir açıklamada Almanya'da koalisyon ortağı Sosyal Demokrat Parti'nin (SPD) Meclis Grup Başkanı Rolf Mützenich, Suriye'nin kuzeydoğusuna yönelik askeri harekât nedeniyle Türkiye'nin NATO üyeliğinin sorgulanması gerektiğini söyledi. () Türkiye tarafından aranan yaklaşık 5 bin terörist Almanya’da ve iade edilmiyor. Alman istihbaratının resmi istatistiklerine göre Almanya’da 14 bin PKK’lı terörist yaşıyor. Almanya sadece Can Dündar’a değil tüm FETÖ teröristlerine de kucak açmış durumda. Almanya 15 Temmuz FETÖ darbesinde Türkiye’ye destek vermediği gibi ilerleyen süreçte FETÖ mensubu yüzlerce kişi ve üst rütbeli askerlere sığınma hakkı vermiştir.
Darbenin sivil “imamı” Adil Öksüz adlı teröristin Almanya’da olduğu Türkiye tarafında kendilerine iletilmesine rağmen Öksüz hakkında göstermelik bir arama başlatıldığı bilinmektedir. PKK ve FETÖ mensuplarının Almanya’yı ortak yerleşim yerleri olarak görmelerinin rastlantı olamaz. Almanya ve PKK/FETÖ ortaklığı sadece bunlarla sınırlı değil. Özellikle 15 Temmuz FETÖ darbesi sonrası Almanya medya organları doğrudan doğruya Türkiye’yi ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı hedef alıyor. Birçok gazete ve dergi ‘’Türkler Kürtleri Katlediyor’’, “Sultan Erdoğan”, “Diktatör Erdoğan’’ gibi benzetmelerle çıkıyor. Aynı şekilde tehlikeli olan bir diğer husus ise Almanya’nın, PKK yandaşlarının Türkiye kökenli vatandaşlara ait işyerlerine yaptıkları saldırılara karşı tepkisiz kalmalarıdır. Sergilenen bu tutum PKK'lıların bir sonraki başkaca bir eylemsel faaliyetleri yapması için cesaretlendirmektedir. Almanya terör örgütü PKK'nın gösteri, eylem, terör propagandası, dernek kurma, medya kuruluşlarını kurma, haraç toplama ve militan yetiştirme gibi faaliyetlerine büyük oranda göz yummasının altında şüphesiz birden çok sebep var. Ancak bunlar içerisinde en önemlisi Almanya PKK terör örgütü ve uzantılarını Türkiye, Irak, Suriye ve İran genelinde hamisi gibi görüp, olası durumlarda örgütü bu ülkelerin içişlerine müdahale etme aracı olarak kullanma planı yatmaktadır. PKK’lı teröristlerin Almanya’da faaliyet gösterirken rahat hareket etmesinin bir diğer sebebi ise örgütün Alman kurumlarına ve güvenlik birimlerine yönelik her hangi bir eylem yapmaması teşkil ediyor.
Aynı terör örgütü Türkiye başta olmak üzere Irak, İran ve Suriye’de birçok eylemsel faaliyet yapmasına rağmen Almanya’da olmaması bu ilişkinin boyutunu net bir şekilde ortaya koymaktadır. Diğer bir sebep ise Almanya’da bulunan bir milyondan fazla Kürt nüfusunun varlığı. Çünkü Alman yönetimi PKK’yi dönemsel olarak terör örgütü gibi görmüş olsa da arka planında Kürtlerin temsilcisi gibi görmektedir.