Haşim Karataş

Ömrü güzel yapan rakamlar değil hayatın ta kendisidir

Haşim Karataş

Yeni yılın bu ilk haftasını geride bırakır iken hiç uyumadım desem yeridir. Uzun bir yazı oldu. Ancak keyifle okuyacağınızı düşünüyorum. Sevgili ve çok değerli okurlarım aslında bu hafta ki yazımda bir başka konuyu kaleme almıştım. Ancak yazımı tam bitirmiştim ki; oluşturulmaya çalışılan gündem ve algı dikkatimi çekti. Bu nedenle yazımın başına son günlerde gündemden düşmeyen bu yeni siyasi partiyi ve liderini kaleme alma gereği duydum.

Yine de siz değerli okurlarımın keyifle okuması temennisiyle İYİ Parti ve Akşener ile ilgili kaleme aldığım kısmın sonuna ilaveten, yazdığım diğer yazımı da ekledim.

İYİ PARTİ VE MERAL AKŞENER İLE İLGİLİ KISIM.

KORKU dağını yıkıp, KORKU veren, Akçener’li İYİ Parti Nefesleri Kesiyor.

Görünen o ki; Gümbür gümbür geliyorlar.Tarihler 25 Ekim 2017’yi gösterirken, Türk siyasi hayatına yeni bir parti ve lider daha girdi. "Türkiye İYİ Olacak" sloganıyla, İYİ Parti resmen kuruldu. Genel Başkanıda Meral Akşener oldu. Siyasi arenada "İYİ PARTİ" olarak faliyetlerini sürdürecek olan, Yeni Parti'nin ismi, logosu, sloganı derken, Saatler 09.10 gösterirken İYİ Parti'nin İlkeleri de açıklandı. Ardından İçişleri bakanlığına partinin kuruluş dilekçesi teslim edildi. Artık resmen İYİ Parti kurulmuş ve genel başkanı da Meral Akşener olmuştu. Ankara'da Nazım Hükmet Kültür Merkezinde gösterime giren İYİ Parti ve Genel Başkanı Nazım Hikmet Kültür Merkezi'nde görkemli bir şova imza attı. Çiçeği burnunda yeni partinin, çiçeği burnunda yeni başkanı Meral Akşener, burada yaptığı konuşmasında kısaca şu ifadelere yer vermişti.

Akşener‘’Doğruluk, haklılık, iman gücü, inanç gücü, işte buradayız. "Ana hedefimiz dünyanın ilk 10 ekonomisi içine girmek. Milli gelirimizi ilk beş yıl sonunda 14 bib 500 dolar olacak. Kırk yaş altında kadınlarda okur yazarlık oranı beş yıl içinde yüzde 100 olacak. Eğitim yaş ortalaması hedefimiz 11 yıl olacak. Küresel refah endeksinde ilk beş yıl sonunda 40 ülke arasında yer almak. Yılda ortalama bin dolar harcayan 50 milyon turist ağırlamak. İlk bir yıl içinde yeni anayasa ile parlamenter sisteme dönmek. İlk bir yıl içinde demokratik bir siyasi partiler kanunu yapmak. Yılda 150 bin hektar ağaçlandırma ve erozyon kontrolü yapmak. PISA sıralamasında ilk yirmi ülke arasında yer almak. İlk beş yıl sonunda işsizlik oranını yüzde 8 altına düşürmek. Teknolojide endüstri 4.0 devrimini gerçekleştirmek. Gençliğin ve kadının pozitif enerjisini hayatın tüm alanlarında hissettirmek. Basın özgürlüğünde Avrupa Birliği standartlarını hemen uygulamak. Türkiye Cumhuriyeti pasaportunu hak ettiği itibara kavuşturmak." diyerek sözlerine devam etti.

Şimdi asıl meselenin bunlar olmadığını hepimiz iyi biliyoruz.

Bayram değil, seyran değil, Neden? İYİ Parti bu hafta ki; köşe yazımıza konu oldu. Neden ve niçin böyle bir yazıyı kaleme aldığımı size kısaca aktarayım. Herkesin malumu olduğu üzere, İYİ Parti kısa bir süre önce kuruldu ve genel başkanı belirlendi. Akabinde söylemler ve eleştiriler iyisiyle kötüsüyle yapıldı. Yine bunlar yaşanırken İYİ Parti teşkilatlanması hızlı bir şekilde başladı. İl ve ilçe başkanları atandı. Teşkilat binaları kuruldu. Hız kesmeden de devam ediyor. Bu güne kadar herke bir şeyler konuştu.Yazdı. Çizdi. Kimileri övdü. Kimileri gömdü. Kimileri sövdü. Kimileri yere göğe sığdıramadı. Kimi Natocu dedi. Kimi fetöcü dedi. Kimi ise halkın sesi bizden biri diye kucak açtı.

Bunların hiç biri beni ilgilendirmiyor.

Ben bu yazımda bunlara takılmadan bir hususu kaleme almak istedim. İYİ Parti’yi ve Genel başkanını Merak edenlerden değilim aslında tanıyanlardanım. Burada asıl mesele sorulması gerekenler. Meral Akşener, neden bu kadar ilgi gördü. İYİ Parti neden bu kadar hızlı benimsendi. Peki nasıl bu kadar hızlı bir örgütlenme içine girildi. Bu kadar hızlı teşkilatlanmalarındaki etken ne? Nasıl başarıyorlar. Belki de bu kadar hızlı teşkilatlanmalarında ki; En büyük etkenlerden bir tanesi sosyal medya bunu hepimiz biliyoruz.

Bu yeni ekibin sosyal medyayı çok iyi kullanmaları dikkatlerden kaçmıyor.

İYİ Parti’nin ve genel başkanlarının gerek ulusal basında, gerekse yerel basında ve özelliklede sosyal medyada ilgi görmesinin tek temel unsuru, Türkiye’de aklı başında tutarlı bir muhalefetin olmamasıdır. Aslında bir diğer neden ise siyasetçilerin düşünmeden o onu dedi, bu bunu dedi. diyerek durmadan zırvalayıp duran, atıp tutan ancak bir çuval inciri berbat edip kendinden ve adından söz ettirmeye çalışan koltuklarını sıcak tutan ana haber bültenlerinde ulusal kanallarda ve yerel basında satılık kalemlerle yandaşlarıyla ayakta kalmaya çalışan üç siyasi parti ve liderin dışında gündeme gelebilen bir alternatif siyasi partinin ve liderinin olmamasıdır.

İYİ Parti ve Akşener’in ortaya çıkmasında ki temel nedenlerden bir tanesi Acaba?

Türkiye’de Yeni bir yüze, Yeni bir söyleme, Yeni bir anlayışa ihtiyaç duyulması mıdır. Tabi bunlar etkili olmuş olabilir. Ancak benim hiç mi hiç umurumda değil. Benim gözlemlediğim kadarı ile bu işi şimdilik İYİ yapıyorlar. Gelelim yazımızın açılımına ve konusuna bu parti niye kuruldu başına neden bu kadın geçti. Bu kadın kimdir. Neden bir parti kurma çabası içine girmiştir. Kurulan bu yeni partiyi kimler desteklemektedir.

İşte asıl mesele budur.

Şimdiye kadar gözlemlediğim bu partiye ve bu kadına destek! Bıkmışlardan, tükenmişlerden, sessiz çoğunluktan, diktaya hayır diyenlerden, koltuk değnekçilerine, karşı dik duranlardan, yandaşlara tavrını gösterenlerden, ezilenlerden, büzülenlerden, artık kendilerini göstermek isteyenlerden, alışa gelmiş siyaset anlayışını bir kenara atarak yeni bir yükselişe el verenlerden gelmiş gibi görülüyor. Umarım yanılmıyorumdur. Sıkça söylenen ve konuşulan şey başa gelirse ne olur. Ne mi olur. İnanın bende bunu merak ediyorum. Şimdi bura da sizlere öyle olur, böyle olur, şöyle olur, demek yerine izleyip görmeyi tercih ediyorum. Neden mi? Çünkü iyi de söylesek, kötü de söylesek, Dikkat’e alınmayacak. Herkes bildiğini okuyacak. Onun için izleyip göreceğiz. Hep birlikte, İYİ mi olacak. Kötümü olacak. Temennimiz odur ki; sloganı gibi İYİ olsun.

Benim dikkatimi çeken şey, bu partinin ve liderinin Ülkemiz ve siyasetine İYİ geldiğidir.

Farklı bir bakış açısı, Farklı bir söylem, Farklı bir siyaset anlayışı, İYİ ve sağlam bir muhalefet ile korku dağını yıkıp, KORKU veren bir siyasi parti ve lider çıktı ortaya, Haydi hayırlısı diyor ve İYİ işlere imza atmalarını temenni ediyorum. Son bir aydır hızla Türkiye genelinde İl ve İlçelerde atamalar yapılıyor. Teşkilat başkanlarının dışında, teşkilat binaları da faaliyete geçiyor. Bu hızı ayakta alkışlıyorum. Ancak ben sonunu merak ediyorum. Atalarımızın güzel bir sözü var. ’Hızlı giden atın, p***u seyrek düşer’’ derler. Herkesin sık sık kullandığı bir söz bu gidişatın sonu İYİ değil demek istemiyorum. Ama maalesef öyle görülüyor. Olsun da, bizim olsun diye hızlı bir yol izleniyor. Hızlı gidip yukarıda yazılı ata sözü gibi olmamasını arzu ediyorum. Neden mi?

İnanın bana bu yeni parti, Türkiye siyasetine renk getirdi.

Sağlam adımlarla geleceğe ışık tutmak gerekir. Çok dikkat edilmeli, fazla hız tehlike yaratır. Her zaman bu böyle olmuştur. Her yerde ve her zaman hız tehlikelidir. Dikkat edilmesi gerekmektedir. Bu nedenle hızdan ziyade sağlamlık önemlidir.

Dikkat! edilmeli ve ince eleyip sık dokunmalıdır.

Kontrolsüz bir teşkilatlanma, kontrolsüz atama, kontrolsüz yapılanmalar, Ülkemiz siyasetinde hep korku verici ve içinden çıkılamaz bir hal almıştır. Türkiye’de muhalefet yerle bir olmuş durumdadır. İktidarı hiç konuşmuyorum bile, siyaset hayatımızın her anında bizlerle olduğu için de bilhassa ifade etmek istiyorum. Doğru partiye, doğru lidere, doğru yönetime, doğru bir anlayışa ihtiyaç vardır.

Yapılacak 2019 seçimlerinde yukarıda ki; özellikleri taşıyan bir parti ve lider’in kazanması Türkiye’nin kazanması demektir. Çükü Ülkemiz geleceğine siyasetine, ekonomisine, kalkınmasına, gidişatına, ve toplumuna böyle özelliklere sahip bir parti ve lider fayda sağlayacaktır.

Yazımın bu bölümünü bir ata sözü ile sonlandırmak istiyorum.

‘Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az’

DİĞER KALEME ALDIĞIM BU HAFTAKİ ASIL YAZIM.

Bilgisayar yaygınlaştıkça kuş beyinli değil, tuş beyinli siyasetçiler yetişiyor.

Ülkemizde halkın merak ettiği soruları bizleri yönetenlere veya siyasetçilere açık ve net bir şekilde soru olarak yöneltebiliyor muyuz? Sizce! Bana sorarsanız tek bir kelime ile (HAYIR) derim. Siyasi liderler ve onların tetikçileri var dikkat edin her birimiz tehlikedeyiz.

Yazmaya ve sormaya korkar hale getirilen bir Ülke nereye bu şekilde yönetilecek! Soru sorma yeteneğimizi kaybettik! ‘Adalet suçluyu cezalandırmayı gerektirir. Mahkemelere baskı mı var? Olağanüstü hal bir hukuk rejimidir ve bu hüküm, hukuk devleti ilkesi ile bağdaşmamaktadır.

OHAL ve KHK'larıyla, yönetilen bir Ülkede olağan dönemlerdeki KHK'lardan farklı olarak, temel haklara, kişi hak ve ödevlerine, siyasal hak ve ödevlere sınırlama getirilebilir. Sağlanan bu imkân sebebiyle de OHAL KHK'ları ancak "olağanüstü halin gerekli kıldığı konularda" çıkarılabilir. Ancak maalesef ülkemizde bu böyle değil, herkes kafasına göre takılıyor. Herkes her istediğini istediği gibi yapıyor ve uygulamaya sokuyor.

OHAL önlemleri adı altında Meclis anlamsız kılınıyor,hukuk sistemi yeniden düzenleniyor. Böylelikle hak ve özgürlükler olağan dönemlere kıyasla daha fazla kısıtlanıyor.İnsanların gülmeye bu kadar hasret kaldığı bir ülkede siyasetçilerden tek beklentimizin biraz daha mütevazi olmalarını istemek hakkımız değil mi?

Siyaset meydanlarında sıkça kullanılan ve herkesin artık alıştığı iki söz var.

Bunlardan biri ’Ateş bacayı sardı’ ikincisi ise ‘İt ürür, kervan yürür’ Genelde siyasi liderler ve onların tetikçileri bu sözü sık sık bir birlerine kullanırlar. Peki neden bu söz sıklıkla kullanılır. Artık bu sözlere alıştık alışmasına da İt kim? Yürüyen Kervan nerede? Ateş kim? Bacası nerede? onu bir türlü bizler anlayamadık. Aslında; Böyle değildi bu siyaset. Sizi aslınıza gerçek ve terbiyeli ayrıca mütevazi bir siyasete davet ediyorum.

İnsan şerefli varlıktır.

Ben bozulmamış taptaze bir sesim, bana kulak verin, ben ötelerin sesi değil. Bizatihi sizin halkın sesiyim. Hiçbir insan kötü ya da en kötü olarak doğamaz. İnsan doğduğunda saf, temiz ve ‘en iyi’dir: Çünkü masumiyet insana verilmiştir, İnsan oğlunun yaradılışındaki masumiyete el henüz değmemiştir. Her insan, Allah’ın yeryüzüne hediye ettiği bir tebessüm, bir umut, bir başlangıç ve bir çağrıdır. Şimdi gelelim bir diğer meseleye neden insan ile girdim konuya ve masumiyetle onu kısaca sizlere aktarmak istiyorum. Biraz insan olun insan ve masumiyet karinesi olan halkın sesine kulak vererek hizmet yapın. Gazeteci ve haberci anlayışıyla hareket eden bir toplum. Güce biat değil, Halka biat eden, Milletin gücüne itaat eden gazetecilerin olması ve yükselmesi gerekir iken tam tersinin olduğu görülüyor.

Türkiye’de gazetecilik?

Tabii günümüzde yetişen gazetecilerin “soru sorma organları” veya bu yönde beyinleri hiç çalışmıyor. Soruları önceden siyasilere vererek, birde haberciymiş gibi ortalıkta şekil yapıyorlar. Daha Sonra verdikleri soruların bilinen klasik cevaplarını yazmayı gazetecilik sanıyorlar. Bu yeni bir tür gazetecilik gibi görülüyor.

Yeni nesil yandaş yetmeler. Gücü arkasına alınca gazeteci oluyor.

Bu yeni nesil gazeteciler çantada keklik misali kadınların koluna taktığı çanta gibi kendilerini herkese ve yer yere taşıtıyorlar. Her yeri herkesle bedavaya geziyorlar. Siyasi liderlere eşlik ediyorlar. Siyasi liderler ile yurtdışı gezilerine, gidip geliyorlar. Bu gezilerde ne olduğunu ancak ertesi gün gidilen ülkelerin medyasından öğrenebiliyoruz. Şahsen artık gazetecilik yapma fırsatı hiç kimseye nasip olmuyor, ancak olduğu dönemlerde vardı ve o ortamlarda karşılarındakileri şaşırtan incelikte sorular sorulduğunu hatırlıyoruz. Soru sorulamayan ortamlar gazeteciliğin yapılamadığı ortamlardır.

'Bir ömrü güzel yapan rakamlar değil hayatın ta kendisidir.

2018 yıl hoş geldi sefalar getirdi. Yeni yılın sizlere sağlık ve huzur getirmesini temenni ediyorum. Bir daha ki yazımda görüşmek dileği ile hoşça ve sevgiyle kalın.

Sizleri SAYGIYLA selamlıyorum.

Yazarın Diğer Yazıları