FETÖ denilen hain örgüt; 2000'li yıllardan itibaren devletin içine sızdırdığı militanları eliyle Türkiye Cumhuriyeti'nin temel dinamikleriyle oynama provaları yapmaya başlamıştı.Bu provalarda en aktif çalışan kurumlar Emniyet ve Yargı idi.Bu büyük bir proje idi ve projenin temel taşları 80/90'lı yıllardan bu yana FETÖ'nün Zaman Gazetesi, Aksiyon Dergisi, sonrasında Samanyolu TV diğer yayın organları vasıtasıyla toplumsal hafızaya nakış nakış işleyen operasyonel haberlerle örülmeye başlanmıştı.80'li yılların sonlarından itibaren Zaman Gazetesi arşivleri incelemeye alınırsa ne demek istediğim daha iyi anlaşılır.O yıllarda bazı kurumların, kişilerin isimleri FAİLİ MEÇHUL cinayetler ekseninde DERİN DEVLET söylemleriyle kirletilmeye başlanmıştı.O yıllar FETÖ'nün algı çalışması yıllarıydı.FETÖ elebaşı özel bir toplantısında müritlerine "devletin kılcal damarlarına kadar sızacak fakat mevcudiyetinizi hissettirmeyeceksiniz, gerekirse 1 geri adım atacak sonrasında 2 adım ileriye gideceksiniz" diye telkinlerde bulunuyordu.Örgütün temel stratejisinde; örgüte kazandırılacak elemanların beyninin yıkanması, aynı süreçte bu elemanların mümkün olduğunca devletin temel noktalarına gizlice yerleştirilmesi esastı.Örgüt militanlarına "yapılan işlerin İslam'a hizmet etmek olduğu, bu hizmette yer alanların peygamberin sahabileri gibi cennette ağırlanacağı vaadediliyor, devletin kafir yapılanması olduğu, devlet denilen yapılanmanın ise İslama düşman olduğu, kendi hizmetlerini takip tarassut altında tuttuğu anlatılarak kazanılan elemanların beyni yıkanıyor ve devlete düşmanca yetiştiriliyorlardı.Bu elemanların devletin en kilit noktalarına yerleştirilmeleri için eğitim faaliyetlerine ağırlık veriliyor, özellikle silahlı kuvvetler (askeriye) üzerine özel çalışma yürütülerek, beyni yıkanmış militanlar asker kılığında devletin askeriyesine yerleştiriliyorlardı.
Algı çalışmasının yapıldığı 80li 90lı yılların ardından 2000'li yılların başlamasıyla birlikte, Milli Görüş gömleğini çıkaran bazı siyasal islamcıların merkez sağa yaklaşan çizgide yeni bir siyasi oluşuma yönlenmeleri ve başarılı bir seçim süreci geçirmeleri FETÖ'nün iştahını kabartmış ve eski dönemlerde Milli Görüş çizgisinden uzakta olan Fetullah, yeni dönemde bu siyasal islamcılarla barışarak açıktan AKP destekçiliğiyle siyasallaşmaya başlamış, yeni bir sürece girildiğinin ilk işaretlerini vermeye başlamıştır.AKP'nin iktidara gelişi FETÖ için bulunmaz bir nimet idi.Zira; siyasal islamcılar geçmişte din eğitiminden başka diğer fen ilimlerine pek itibar etmedikleri için kadro sıkıntısı çekeceklerini bilen Fetullah, AKP'nin devlet yönetirken ihtiyaç duyacağı tüm kadrolara, elindeki medya gücü ve lobi imkanlarını kullanarak elemanlarını birer birer yerleştirmiş, AKP'nin bilimden fenden uzak o çekirdek kadrosunu bir örümcek ağı gibi kuşatmıştı.AKP'nin ilk günden beri hemen hemen tüm kadroları (danışman, bürokrat, teknik eleman vs.) beyni yıkanmış, Türkiye Cumhuriyeti, Atatürk düşmanı kişilerden oluşuyordu.Devleti yöneten, görünürde AKP olmasına rağmen, asıl yönetici bizzat Fetullah'ın kendisiydi.
Bu süreçte; Askeri Mahkemeler lağvedildi, Yüksek Askeri Şura Kararları sivil mahkemelerin yargı denetimine açıldı ve FETÖ'nün askeriye içindeki yapılanması çığ gibi büyümeye başladı.Emniyet Teşkilatı zaten yıllardan beri bizzat Fetullah'ın idaresindeydi.Bizzat FETÖ'cü danışmanların telkinleriyle 1982 Anayasası'nın köklü bir reforma ihtiyacı olduğu işlenerek 2010 yılında Anayasa'nın Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'yla ve Yüksek Yargı ile ilgili maddeleri değiştirilerek devletin yargısı da Fetullah'ın emrine verildi.Artık Yargıtay'daki dava dosyaları bir karar verilmek üzere Fetullah'a gönderiliyor, hakim savcı atamaları Fetullah'tan gelen listelere göre belirleniyordu.Bu süreçlere muhalif olan, baş kaldıran herkes Fetullah'ın Özel Yetkili savcıları tarafından Ergenekoncu safsatasıyla tutuklanıp susturuluyor, toplumsal uyanışın önü kesiliyordu.Tutuklananlar ; FETÖ'yü başımıza musallat ettiği için aynı zamanda AKP'ye de muhalif kesimler olduğundan AKP tüm bu hukuksuzluklara, KUMPASLARA aldırış etmiyor, hatta bu kumpaslara bizzat destek veriyordu.Olayın özeti; AKP ve FETÖ birbirinin sırtını sıvazlıyor, sırtı sıvazlanan FETÖ de yargıya sızdırdığı bir avuç hakim-savcı kılıklı militanı eliyle Türk Silahlı Kuvvetlerinin komuta kademesini hallaç pamuğu gibi dağıtıyor, alttan gelen kadrolarla boşalan komuta kademelerini doldurup TSK'ni Fetullah'ın emrine sokuyordu.
FETÖ artık tedbir dönemini aşmış, açık açık devlet kadrolarında çığ gibi yapılanmaya başlamıştı.Emniyet binalarında, TSK binalarında her odaya açık açık Zaman Gazetesi girmeye başlamıştı.AKP kadroları ise AHMAKÇA tüm bu olanları izliyor, bir avuç yurtseverin hapislerde çürütülüşünü elleri patlarcasına alkışlıyordu.Devletin emniyeti, askeriyesi, yargısı, bürokrasisinin en temel noktalarına kadar sızan FETÖ, MİT'in başına da bizzat Fetullah'ın işaret ettiği birini getirmek isteyince dönemin başbakanı Tayyip Erdoğan'la ters düşmeye başladı ve Fetullah el altından AKP muhaliflerini kullanarak şantaj için elinde tuttuğu birtakım ses ve görüntü kayıtlarını servis etmeye başladı.Tayyip Erdoğan da bu hamleye karşı Fetullah'ın en önemli gelir kaynaklarından olan dersanelerin kapatılmasını gündeme getirerek üstü örtülü bir savaşı başlattı.Yaklaşık 2 yıllık bu üstü örtülü savaş sürecinde; AKP kadroları boş boş beklerken Fetullah, Emniyet militanlarına talimat vererek AKP'li bakan ve milletvekillerini adım adım izletip dinletmeye başlamıştı.Bu arada yine hakimiyeti altındaki HSYK eliyle yargıdaki yapılanmasını hızlandırdı.Sonrasında 17 Aralık 2013 tarihinde Fetullah, üstü örtülü savaşı açıktan meydan savaşına çevirerek ASRIN YOLSUZLUK operasyonu diye cilaladığı, ayakkabı kutuları, para sayma makinaları ikonlarıyla süslediği PR çalışmasıyla, hükümeti yargı içindeki militanları eliyle derdest etmeye çalıştı.AKP; eski stratejik ortağından hiç beklemediği bir darbe yemiş, ne yapacağını şaşırmış bir halde, araya aracılar koyup uzlaşma çareleri ararken, önünde hiçbir engel görmek istemeyen Fetullah'ın, ucu bizzat Tayyip Erdoğan'a uzanacak ölüm vuruşu olan 25 Aralık operasyonuyla sarsıldı.Devletin Emniyeti ve Yargısı hükümeti sallıyordu ve AKP şaşkınlık içinde bir çaresizliği yaşıyordu.Türkiye Cumhuriyeti devleti bu azgın örgütün saldırıları karşısında çaresizdi.AKP, bu çaresizliği kendi elleriyle yaratmıştı.FETÖ'nün derdi ne yolsuzlukları açığa çıkarmak ne de 4 bakanı yargılatmak değildi.Bunun bilincinde olmayan bazı AKP'liler hala uyanamamışlar, o 4 bakanı feda edip FETÖ ile barışma hayalleri kuruyorlardı.
Tayyip Erdoğan'ın siyasi hayatı boyunca tek desteklediğim hareketi; AKP içindeki onca FETÖSEVERE rağmen FETÖ'nün devlet kurumlarından tasfiye sürecini başlatması olmuştur.25 Aralığın hemen ardından bu operasyonu yapan polis müdürleri açığa alınarak, operasyonda imzaları olan savcı ve hakimlerin yerlerini değiştirildi.Hatta o süreçte bu hakimlerle ilgili "sürme yetmez, görevden ihraç edilip, tutuklanmalı, yargılanmalılar" dediğim için bir FETÖ'cü hakim, hakkımda suç duyurusu yaparak beni de yargılatmış, sonrasında aklanmıştım.
Tayyip Erdoğan'ın FETÖ ile açıktan mücadeleye başlaması doğru bir hamleydi ama yetersizdi ve çok yavaştı.Çünkü devletin kılcal damarlarına kadar sızmış bu örgütün basit bir cerrahi müdahale ile bünyeden atılması mümkün olamazdı.Bunun için çok geniş bir ekibin bu işe tahsisi şart idi.Oysa bu iş için İstanbul'da 3/4 savcı, Ankara'da ve İzmir'de 1/2 savcı görevlendirilmişti.Devletin hemen hemen bütün kurumlarına sızmış bir yapıdan bahsediliyor iken, sadece Emniyette ve Yargıda deşifre olmuş 50/100 kamu görevlisinin pasife alınmasıyla bu işin çözülemeyeceği mutlak olmasına rağmen, AKP iktidarı o süreçte çok öngörüsüz davrandı.Yaklaşık 2-3 yıl boyunca çok zaman kaybedildi ve FETÖ; ilgili kurumlar içinde deşifre olmamış militanları vasıtasıyla bu işi hep yavaşlattı, soruşturmalarda engeller çıkarttı.AKP; askeriye içerisindeki yapılanmayı tasfiye etmek için Yüksek Askeri Şura'nın 2016 Ağustos toplantısında düğmeye basmayı hedefler iken; Fetullah yine erken davranıp 15 Temmuz 2016 darbe girişiminde bulundu.
Darbe girişiminin olacağı gün muhtemeldir ki Rus İstihbaratı tarafından AKP hükümeti uyarıldı ve gün içinde yaşanan hareketliliği gören FETÖ tarafından, gece başlaması gereken darbe harekatı erken saate çekildi.FETÖ; AKP'nin başı dahil, tüm bakanlarını koruma polisleri ve danışmanlarıyla adım adım izlemekteydi ve darbenin hükümet tarafından haber alındığını ve gerekli önlemlere başvuracağını biliyordu.FETÖ'nün planında olmayan tek şey, Rus istihbarat servisinin AKP'yi uyarmasıydı.İşte bu noktadan sonra Fetullah derhal harekata başlanmasını emretmiş ve yarım yamalak darbeye başlanmıştı.Eğer darbe; planlandığı gibi gece saat 3'te herkes uykudayken başlamış olsa idi; bugün AKP içinde FETÖ'ye lanet okuyan birçok kişi 15 Temmuzlar'da meydanlarda yine FETÖ'yü elleri patlarcasına alkışlayacaklardı.15 Temmuz darbe girişimi AKP'nin eseridir.AKP'nin elinde, 15 Temmuz şehitlerinin ve gazilerinin kanı vardır.AKP; 15 Temmuzlarda utanmalı, bu günü UTANÇ GÜNÜ olarak anmalıdır.Ama; görüyoruz ki utanmak bir yana, bu gün bir bayrama çevrilip kutlanmaktadır.
AKP kurmayları şunu unutmasınlar ki; etraflarını saran şakşakçıları yarıp kabuklarından çıkmadıkça gerçekleri göremeyecekler, halktan daha da kopacaklardır.Türkiye'de demokrasinin varlığı AKP'nin varlığına endeksli değildir.Türkiye'deki diğer partiler de Türk demokrasisinin kazanımıdırlar.AKP, kendine muhalif olan kesimleri vatana ihanetle suçladıkça, toplumu germekte, toplumda derin bölünmeler oluşturmaktadır.Tek adam rejimi hem TEK ADAMLAR için hem de halk için iyi değildir.TEK ADAMLAR dönemi bitmiştir.Türk Demokrasisinin kazanımlarını yıkmak yerine, bu kazanımlardan istifade etmelisiniz.Unutulmamalı ki; çoğunlukçu demokrasi anlayışının yerini çoğulcu demokrasiler almaya başlamıştır.Bu sadece Türkiye'nin değil, insanlığın da kazanımıdır.