Sayın Cumhurbaşkanı dün Danıştay’ın Andımız kararını ve onu destekleyen insanları hedef alarak daha önce defalarca dinlediğimiz şeyleri tekrar etti ve yine 1930’lara 1940’lara gitti. Cumhurbaşkanımız da Türkmüş ama Türkçü değilmiş. Birileri de kalkıp der ki; “biz dindarız ama DİNCİ DEĞİLİZ. Dincilik nedir peki? Onlarca yıl önceki tezviratı ısıtıp ısıtıp gündeme getirmek, bundan nemalanarak kendine güç ve para devşirmektir. Cumhuriyet kuruldu kurulalı dinciler hiç değişmedi. Onlar için insanın iç dünyasının, niyetinin hiçbir önemi yoktur. Din tüccarlarının çıkarlarına dokunan herkes din düşmanıdır, kafirdir. Onlar için çıkarlarına dokunmayan, birlikte hareket eden uyuşturucu tacirleri, tecavüzcüler, katiller, ermeni tezlerini destekleyen hainler bile muteber adamdır. Onların istedikleri şey dindarlık değil, DİNCİLİK, DİN TACİRLİĞİDİR. Bunun için anlamını bilmediğimiz arapça ezanı bize TANRININ SÖZÜ olarak yansıtıp, ezanı Türkçeleştirme hareketine ZULÜM derler. Oysa ki; Ezan Kur’anda geçen bir ayet değildir ve Türkçeleşmesinde dini açıdan hiçbir sakınca yoktur ve olamaz. Emevici Arap Milliyetçiliğinin birçok din dışı, ahlaksızlık öğretisi, din tüccarlarınca ülkemizde din diye tanıtılır. Çünkü Emevi Hanedanı da saltanatının devamını bu ahlaksızlık öğretisine borçludur. Ülkemizdeki dinciler de yüzyıllarca din satarak, ahlaksızlıklarına Emevilerin uydurduğu kılıfları kullanarak kendilerine güç ve para devşirmişlerdir.
Sayın Cumhurbaşkanı Kasımpaşa doğumludur. Toplumun en alt katmanından en üste çıkmış birisidir. Bu ülkeye Cumhurbaşkanı olmuştur. Bu olanağı ona sunan şey CUMHURİYET rejimidir. Erdoğan’ın özenmekte olduğu Osmanlı bugün iktidarda olsaydı; sayın Erdoğan bugün o sarayın kapısından içeri bile giremez, belki de bugün Kasımpaşa’daki mahalle kahvelerinde pişti, okey oynuyor olurdu. Eğer sayın cumhurbaşkanının bugün beğenmediği o Cumhuriyet kadroları olmasaydı, bugün sokaklarımızdaki asayişi İngiliz, Fransız, İtalyan askeri sağlıyor olurdu. Bu sözleri yazarken aklıma şu şiir geldi.
Esir iken mümkün mü ibadet,
Yatıp kalkıp Atatürke dua et.
Senin gibi dürzülerin yüzünden,
Dininden de soğuyacak bu millet!
İşgaldeki hali sakın unutma,
Atatürk’e dil uzatman gereksiz.
Sen anandan yine doğardın amma,
Baban kim olurdu bilemezdin şerefsiz…
Bu şiirin Neyzen Tevfik’e ait olduğu bilinse de esasen bu şiiri yazan kişi eski emniyet müdürlerinden Mutlu Çelik’tir.
Sayın cumhurbaşkanı cumhuriyetin kadrolarına sadece bununla da sataşmamış, “dikili bir ağaçları yok” demiştir. Havaalanı, köprü gibi yatırımlarıyla da övünmüştür. Cumhuriyetin 1/5’lik en uzun iktidarı kendi dönemleridir. İktidarları dönemi Atatürk’ten bile uzundur. Balkan Savaşı, Birinci Dünya Savaşı, Kurtuluş Savaşı gibi uzun yıllar süren savaşların hemen ardından ekonomik yokluklar içinde 10 yıllık süreçte kurulan sanayi tesisleri ve fabrikalardan sayın cumhurbaşkanının haberi yok mu?Bunlar özelleştirme adı altında yıllardır satılmıyor mu? Bu tesisleri, fabrikaları uzaydan gelenler mi kurdu? O fabrikalar ki; onlarca yıldır buralarda çalışan yüzbinlerce insanımız devamlı üretti ve ailelerine ekmek götürdü.Sahi yapılan bu havaalanları ve köprülerde ne üretiliyor? Bu köprülerden ecnebiler geçiyor da onlardan mı para kazanıyoruz? Bunlar bu milletin vergileriyle, bu millet için yapılmışsa niye her geçişimizde para ödüyoruz?
Sayın Cumhurbaşkanı, Cemal Kaşıkçı’nın öldürülmesiyle ilgili olarak da “emri Prens Selman’ın verdiğine hiç inanmadım” diyerek Prens Selman’a selam yollamış. Cinayeti işleyen 18 kişilik ekibin Türkiye’den kaçışına göz yum, yetmedi birkaç gün sonra cinayet ayyuka çıkınca büyükelçi de elini kolunu sallaya sallaya kaçsın. Daha ne bekleyecektik ki? Benim ülkemde bir devlet tarafından cinayet işlenecek, ben o devletin kralına “eyvallah” edeceğim.Büyük devletmişiz!!
İşte dincilik budur. Dinciler nankördür. Dinciler yalancıdır. Dinciler sahtekardır. Dinciler ilkesizdir. Onların güç ve para için satmayacağı hiçbir değerleri yoktur. Yeri geldiğinde Gazze Gazze diye hamaset yapıp milleti galeyana getirip Gazze’ye yollarlar. Haydut İsrail bu insanlarımızı öldürür, bunlar para karşılığı Haydut İsrail’e açılan davaları düşürür, sonra da “size kim oraya gidin dedi” diye suçu o insanlara atarlar. Yeri geldiğinde “laikler türbanlı bacımın başına işediler” diye hikayeler uydururlar, yalanları hiç bitmez. Bereket versin ki; artık teknoloji gelişti de mumları yatsıya kadar sönüyor.Tarihin içinde uydurdukları “camiler ahıra çevrildi” hikayesi ise bir dinci efsanesi olarak hala prim yapıyor demek ki. Yüzyıllarca da prim yapacak anlaşılan. Aziz Nesin’in “ZÜBÜK” ü hiç tükenmeyecek.Zübüğün biri gidecek, biri gelecek.
Din, tarih boyunca en çok kazandıran sektördür. Bütün eski çağ yerleşim kalıntılarında en çok ayakta kalan binalar, şaşaalı tapınaklardır.Tarihsel kalıntılar içinde siz hiç bir okul gördünüz mü? Beş duyuyla kavranabilen bilimin değil, beş duyuyla kavranamayan inançların hakimiyeti devam ettikçe din en büyük sektör olmaya devam edecektir. Sıfır sermayeyle girilebilen bu sektörde ZÜBÜK’ler, din satanlar da hiç bitmeyecektir…