Depremle Yaşamak
Hepimizin çok iyi bildiği gibi yurdumuz dünyanın sayılı deprem bölgelerinden birindedir.
Depremin oluş biçimi ve teknik detayları hakkında neredeyse bilgi sahibi olmayan kimse kalmamıştır.
Türkiye deki deprem bölgelerini 3 başlık altında, Kuzey Anadolu Zonu, Doğu-Güney Doğu Zonu ve Batı Anadolu Zonu olarak tanımlanmaktadır.
Yaşadığımız Manisa ise Kuzey-Güney istikametinde konumlanan çok sayıda fay üzerinde bulunmaktadır.
Bunlardan en uzun ve en şiddetli deprem üretme potansiyeline sahip olan 100 Km. civarında uzunluktaki Alaşehir-Salihli-Turgutlu'yu kat ederek Manisa'da son bulan Manisa Fayıdır.
Ayrıca Manisa Fayını Turgutlu'da kesen, İzmir'den başlayan Kemalpaşa Fayı muhtemel depremin en fazla hasar verme riskini Turgutlu'da oluşturmaktadır.
Bu bilgilerin bize gösterdiği 28 Mart 1969 Alaşehir depreminden bu yana hareketlilik görülmeyen Manisa Fayının çok fazla risk taşıdığıdır.
1969 yılında yaşanan Alaşehir depremini hatırlayacak olursak;
28 Mart1969'da merkez üssü Alaşehir olan Kandilli Rasathanesi kayıtlarına göre 6,8 şiddetinde bir deprem gerçekleşir.
Deprem Alaşehir ve Salihli başta olmak üzere bütün çevre ilçe, kasaba ve köylerde hissedilir.
Birçok yerde evler yıkılır, aileler kayıplar verir.
Bölgede toplam 53 kişi ölür, ölenlerin 29'u Alaşehir 21'i de Sarıgöl nüfusuna kayıtlıdır.
Deprem sonucunda toplam 4.651 ev yıkılır.
Ölümlerin büyük çoğunluğu Alaşehir ve Alaşehir'e bağlı Tepeköy'de meydana gelir.
Deprem sonucunda Alaşehir – İzmir kara yolu üzerinde derin yarıklar meydana gelir.
Özellikle depremin etkili olduğu ovalık kesimlerde yeraltı sularının yer üstüne fışkırdığı gözlenmiştir.
Alaşehir Otogarı yıkılır, garajda bulunan 18 otobüs hurdaya çıkar.
Yeniköy, Subaşı ve Delemenler'de okul ve camiler büyük hasar görmüştür.
Tepeköy köyü bütünüyle yerle bir olur.
Köy daha güneydoğuda yeniden inşa edilmek zorunda kalınır.
Yerel halkın depremden sonra artezyen kuyularından gaz kokusu aldığı haberi o günkü gazetelerde yazılır. Depremle birlikte tarihi kent surlarının bir bölümü de yıkılmıştır.
Alaşehir Depreminin yaraları sarılmadan en az o kadar etkili bir başka depremde Uşak – Demirci arasında meydana gelir.
O günkü gazetelerin yazdığı göre bölgedeki hareketlilik en az 10 gün kadar sürmüştür.
Yukarıda kısaca hatırlattığımız örnekler ve yaşamakta olduğumuz sarsıntılar erken uyarı anlamındadır.
Gerçeği kabul edip tedbir üretip almakta gecikilmemelidir.
Depremi tedbir alacak bir süre öncesi bilmenin mümkün olmadığını hepimiz bilmekteyiz.
O zaman geriye tek bir şey kalıyor, depreme dayanacak konutlarda yaşamak ve iş yerlerinde çalışmak…
Depreme uygun yapı denilince olması gerekenleri sıralayacak olursak;
İşe sağlam bir zeminden başlanması gerekmektedir.
Sağlam bir zemin tespiti sonrası yapının yüksekliğini dikkate alarak uygun yapı malzemesi ve tekniğine başvurulacağını da bilmeyen yoktur.
Çocuğa sorsanız depreme dayanıklı yapı malzemesi ve yapım tekniğini size detaylı anlatabilir.
Mevcut yapıların depreme dayanıklılığının acilen araştırılması, çıkacak sonuçlara göre hasar riski yüksek binalardan başlayarak devlet desteklerinin de katkısıyla kentsel dönüşüm projelerinin uygulamaya başlanması hayati öneme sahiptir.
Fayı hattının geçtiği mahallelerde imar planları mutlaka gözden geçirilmeli imar plan tadilatları zaman kaybetmeden yapılmalıdır.
Irlamaz dere yatağı başta olmak üzere fay hattı üzerinde ve heyelan bölgelerinde yapılaşmaya kesinlikle izin verilmemelidir.
Bu bölgelerde verilen yapı ruhsatları derhal iptal edilmelidir.
Dere yataklarında yapılan çok katlı sahte “rezidanslar”a izin verilmemelidir.
Allah korusun meydana gelebilecek bir şiddetli depremde fay hattı üzerindeki yapıların sağlam kalması mümkün olamayacaktır.
Olur, olmaz her şeye ve üzerine vazife olmayan işlere para harcayan belediyeler kaynak ayırarak imkanı olmayan vatandaşların konutlarında depreme dayanıklılık incelemelerini yapmalı veya yaptırmalıdır.
Bu konularda duyarsız kalıp her şeyi oluruna bırakırsak başta mülki amirler ve şehrin yöneticileri hem kanun önünde hem de Allah nezdinde sorumlu olacaktır.
Her şey olup bitip canlar yandığında ah-vah etmek çözüm değildir!