Sağlıkta Muhafazakârlaşmayı savunan AKP yetkilileri tedavi edilmeden bu iş çözülmez
AKP iktidarı dönemi etkisi hızla yayılan ve bilimselliği olmayan Alternatif Tıp Uygulamalarına –Sağlıkta Muhafazakârlaşma- CHP'li Biçer de tepki gösterdi.
Türk Tabipleri Birliği'ne bağlı odalar tarafından yapılan çalışmaları da inceleyen CHP'li milletvekili, Sağlıkta Muhafazakârlaşmaya ilişkin önemli açıklamalar yaptı.
AKP iktidarı döneminde hayata geçirilen sağlıkta muhafazakârlaşma konusunda çalışmalar yapan CHP Manisa Milletvekili Dr. Tur Yıldız Biçer, “en yetkili ağızlardan, geriye dönük /çağdışı söylemler artmaya başladı. Yasal kürtajın tartışmaya açılması ya da en az üç çocuk doğurmaya yönelik demeçler bunlardan bazıları. Bu çağdışı söylemlerin yanında Diyanet İşleri Başkanlığı ile Sağlık Bakanlığı, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı arasında imzalanan işbirliği protokolleri var. Ayrıca Uluslararası Kupa Terapisi Sempozyumu ya da Uluslararası Tıbbi Nebevi Kongresi (Peygamber Tıbbı) gibi bilim dışı uygulamalarla ilgili olarak düzenlenen organizasyonlarla, uygulamaların bilimsel olduğu algısı kamuoyunda oluşturuldu. Yayımlanan yönetmeliklerle geleneksel ve tamamlayıcı tıp adı altında etkinliklere ve güvenilirlikleri kanıtlanmamış uygulamalara yasal alt yapı oluşturuldu. AKP eliyle dinselleştirilmeye çalışılan sağlık uygulamaları kabul edilebilir değil.” dedi.
Sağlıkta Muhafazakârlaşmayı-Dinselleşmeyi TBMM'de Araştıralım
25 CHP milletvekilin imzası ile “Sağlıkta Muhafazakarlaşma-Dinselleşmeye ilişkin sorunların araştırılması, toplum sağlığı açısından oluşturduğu tehlikeye farkındalık oluşturulması, toplumda yarattığı olumsuz etkilerin saptanması ve çözüme ulaştırılması amacıyla” TBMM'ye Araştırma Önergesi veren CHP'li Dr. Tur Yıldız Biçer, “AKP iktidarı tarafından 2000'li yılların başında bir Dünya Bankası projesi olarak hayata geçirilen “Sağlıkta Dönüşüm Programı” ile birlikte performansa dayalı ücretlendirme, sağlığın ve hekim emeğinin metalaşması ve hekime yönelik şiddet kavramları hekim kamuoyunun gündemine girdi. Mevcut iktidarın Sağlık Bakanları tarafından Sağlıkta Dönüşüm Programı söylemiyle “Sağlıkta Muhafazakârlaşma” adı altında tanımlayabileceğimiz bir politika ve ideolojik dayatma oluşturulmaya başlandı.
Son 7-8 yıl içerisinde, “Helal/Milli Kan” tartışmaları, yasal kürtajın hedef alınması, aile planlamasının çağdışı bir uygulama olarak tanımlanması, hastanelerde din psikoloğu kadrolarının oluşturulması, Diyanet İşleri Başkanlığı ile imzalanan protokoller, manevi terapi, evde “manevi” bakım hizmeti, ebeveynlere zorunlu aşıları çocuklarına yaptırmama özgürlüğü! tanınması gibi dini motifli çok sayıda uygulama sağlık alanındaki gerici politikalara örnek oluşturuyor.
Hastalara modern tıbbi uygulamalarla ruhsal destek ve danışmanlık verilmesi yerine din psikoloğu veya manevi destek uzmanları tarafından dinsel telkin verilmesi bilimsellikten uzak ve geriye dönük bir model.
Bir ortaçağ projesi olduğunu bildiğimiz “Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Uygulamaları Yönetmeliği” Sağlık Bakanlığı tarafından 27 Aralık 2014 günlü Resmî Gazete'de yayınlandı ve yürürlüğe kondu. Bu yönetmeliğin yayınlanması ile birlikte, etkinlik ve güvenilirlikleri kanıtlanmamış 15 farklı yönteme yasal olarak meşruiyet kazandırıldı.Günümüzde, söz konusu anlam evreni ile sağlık hizmetlerinin buluşturulması için özel bir çaba sarf ediliyor. Dini söylemler tıbbi pratiklerle sentezlenerek muhafazakâr ve dinsel sağlık sisteminin yapıtaşları oluşturulmaya çalışılıyor. Martin Greiffenhagen, muhafazakârlığı tanımlarken üç temel özelliğin “din”, “devlet” ve “otorite”nin üzerinde duruyor. Bu bakımdan, sağlık hizmetlerinde dinsel kodların ve sembollerin ağırlığının artmasını “sağlıkta muhafazakârlaşma” olarak adlandırmak mümkün. Devlet eliyle yürütülen sağlık hizmetlerinin sunumunda din psikologlarından cin hastanelerine uzanan gerici ve çağ dışı yöntemler, sağlıkta muhafazakârlaşma sürecinin en açık göstergesi.
Mevcut siyasi iktidarın siyasi projesinin bir uzantısı olan sağlıkta muhafazakârlaşma süreci, çağdaş medeniyetler seviyesinden uzak gerici sağlık sisteminin temellerini atıyor.
Sağlık alanındaki muhafazakârlaşmanın, Türkiye'de yakın gelecekte ciddi bir halk sağlığı sorunu yaratacağı da açıktır. ” ifadelerini kullandı.
Hekimin, modern tıbbın yani bilimsel bilgiye dayalı tıp yöntemlerinin uygulayıcısı olduğunu, “geleneksel, alternatif ve tamamlayıcı tıp” olarak adlandırılan uygulamalara ilişkin bugün var olan bilimsel bilginin büyük oranda eksik ve bu yöntemlerin etkisiz olduğu nu ifade eden Biçer, “ 19-22 Nisan tarihlerinde İstanbul Kongre Merkezi'nde Cumhurbaşkanlığı himayelerinde, World Health Organization, Sağlık Bakanlığı ve Sağlık Bilimleri Üniversitesi işbirliği ile ‘1. Uluslararası Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Uygulamaları Kongresi' yapılacak. Bilimselliği olmayan bir konuda Cumhurbaşkanlığı himayesinde bir organizasyon gerçekleşecek. Sağlık konusunda üzerine en çok görev düşen biz hekimler olarak sağlıkta muhafazakârlaşmaya karşıyız. Ama şöyle de bir gerçek var; Sağlıkta Muhafazakârlaşmayı savunan AKP yetkilileri tedavi edilmeden bu iş çözülmez” dedi.