Murat Yıldırım

Anlayana ...

Murat Yıldırım

Geçen hafta bıraktığımız yerden devam edelim. 

Siyasetin derdi seçim, vatandaşın derdi geçim 

Ve fakat unuttuğumuz bir kesim daha var

Yalakalar…

Onların derdi hem seçim hem de geçim. Çünkü esen rüzgâra göre yön değiştirip taraf olacaklar ve şu an itibarı ile herkesten daha zor durumları. Kime yaslanacaklar, kime yalaklık yapacaklar ve en önemlisi hangi kapıdan geçimlerini sağlayacaklar işleri zor… Neyse bilinen bir hikayeyle devam edelim…
Eskiden yaşayan kralın biri patlıcanı çok severmiş. Patlıcandan her bahsettiğinde, Soytarısı iç geçirir Kralı tasdik edermiş. Kral; “Patlıcan dolma gerçekten mükemmel bir yemek” diye konuşsa, Soytarı atılır “evet patlıcan dolmanın üzerine yemek tanımam’”dermiş.
 

Kral patlıcan musakkadan bahsetse “ah var mı patlıcan musakka gibi bir yemek’’ diye söze başlarmış. Kral ‘ üç öğün patlıcan kızartma olsa yerim’ dediğinde, ‘bir ömür patlıcan kızartma yiyebilirim’’ dermiş.
Zaman geçtikçe Kral patlıcandan bıkmış nefret eder olmuş. “Bu patlıcan yemeğini nasıl yerler bilmem. Böyle tiksindirici bir yemek daha olamaz” demiş.

Soytarı “Haklısınız Kralım millette ne mide var. Aslında tüm patlıcan yemeklerini yasaklamak lazım” demiş. Soytarının daha önceki söylediklerini bilen bir kişi “Yahu! Daha düne kadar sen değimliydin patlıcan yemeğini öve öve göklere çıkaran?’”diye sorduğunda Soytarı atılmış. “Ben Kralın Soytarısıyım patlıcanın değil.”

Yalakalık deyip geçmeyin. Bu bir sanattır.

Herkesin yapabileceği, öğrenebileceği bir şey de değildir. Bu sanat sahibinin sırtı yere gelmez. Kişiyi basamakların en yükseğinde tutar. İnsanlığın var oluşundan beri müşterisi vardır. Petrol gibidir. Janjanlı ambalajlı hediye paketi gibidir, alıcısını sevindirir.

 Ama yine de Allah kimseyi bu sanat erbabının yanına düşürmesin. Kimileri bu durumu “nokta kadar menfaatler için virgül gibi eğilenlerin durumu” diye de tabir eder. Bazıları için yalakalık bir yaşam biçimi olmuştur. Onlar yalakalık yaptıklarının farkında bile değildir. Onların kanına işlemiştir yalakalık yapmak.

Büyük ihtimalle bu, onların genlerinden geliyor olsa gerek.

Onlarda makamı mevkii ne olursa olsun, bence aslında çok uyanık kimselerdir ki O yalakalardan sonuna kadar yararlanıp kullanırlar. Ve onlara ufak tefek menfaatler sağlarlar. Kısaca her iki taraf içinde utanç verici bir durumdur bu.

Türkçe deki yalakalığın tanımında kullanılan kelimelerin çokluğuna bakıldığında toplumumuzun konuya ne denli ilgi ve alaka duyduğunu görmek mümkün olur.

Yağcı, yağdanlık, dalkavuk, şakşakçı, şaklabanlık, kemik yalayıcılık, yalpaklık, huluskarlık, omurgasızlık, yanardönerlik, v.s. Uzayıp giden bir çeşitlilik vardır, Türkçedeki yalakalık literatüründe.
Yalakalığın ırkı, dini, dili ya da mezhebi yoktur. İngilizcede “brown nosing” burun b..ku anlamına gelir ki bizdeki yalakalık deyimiyle aynıdır.

Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı’ndan Prof. Dr. Erol Özmen, “Her yalakalık yapanın amacına ulaştığını söyleyemeyiz fakat ülkemizde yalakalığın işe yaradığını tereddüt etmeden söyleyebiliriz. Karşısındaki kişinin yalakalık yaptığını bilse bile yöneticilerin birçoğu bu durumdan rahatsızlık duymaz hatta memnun olur. Bu da yöneticilerin onlara itibar etme olasılığını çok arttırır. Yöneticilerin yalaka insanların etkisinde kalmalarının en önemli nedeni narsistik gereksinimleridir. Başka bir deyişle yalakalar yöneticilerin narsistik gereksinimlerini doyururlar” diyor.

Prof. Dr. Özmen, gözlemlerine dayanarak yalakaların sayısında bir artış olduğunu söylüyor ve bunun en önemli nedenini, ülkemizde yükselmelerde liyakat dışında başka etmenlerin giderek daha etkili olmasına bağlıyor.

Anlayana…

Yazarın Diğer Yazıları