Danıştay 8. Dairesi yargıçlarının “Andımız”a ilişkin verdiği karar, neredeyse beş yıldır küllenen ve unutulmaya yüz tutan bir konuda, başta eğitim camiası olmak üzere tarafların sessiz bir bekleyiş içerisinde olduğunu ortaya koydu. Eğitim camiasındaki taraf sendika yöneticilerinin ve öğretmenlerin dışa vuran tepkilerine, kaçınılmaz bir biçimde kendini taraf olarak gören ya da düne kadar sükut ikrardan gelir dercesine susuyor olmalarına rağmen, durumdan vazife çıkaran ve rol kapmak isteyen siyasiler de eklendi.
Ve konu bir anda yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığını da içerecek bir biçimde dallanıp budaklandı. Neredeyse iş “Ankara’da hala yargıçlar var” havasına büründü.
Danıştay 8. Dairesi’nin ’“Andımız” kararı sonrası başlayan kavga yakın bir gelecekte diner mi bilmem. Ancak bu kavga hem yanılsamaların hem de toplumsal yaşamın, eğitim başta olmak üzere birçok alanında var olan ve gizlenen sorunlarının apaçık bir göstergesidir. Ve aynı zamanda da bilinmek ve dillendirilmek istenmeyen hakikatin dışavurumudur.
Şimdi bunlardan birkaçının üzerinde duralım. “Andımız” ın içeriğini bir yana bırakarak, bu karar kapsamında önce yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı ile “Andımız” kararının siyasal ve ideolojik mi yoksa hukuki mi olduğuna değinelim.
Birilerini kızdırmak pahasına da olsa sözü uzatmadan, baştan belirteyim: Bugün taraflardan birini sevindiren, diğerini öfkelendiren, Danıştay 8. Dairesi’nin verdiği karar, hangi saiklere dayandırılırsa dayandırılsın, hangi hukuki terminolojiyle gerekçelendirilirse gerekçelendirilsin, siyasi ve ideolojiktir. Başka türlü olması da mümkün değildir. Söz konusu kararı veren yargıçlar şu anki kararın tam zıddı yönde bir sonuca varmış olsaydılar bile bu hüküm değişmezdi.
Ayrıntılarına aşağıda değinecek olsam da bunun temel nedeni kısaca şudur: Dava gerekçesinin kendisi siyasi ve ideolojiktir. Bu niteliğe haiz bir davadan biçimsel boyutu dışında hukuki bir karar beklemek eşyanın tabiatına aykırıdır. Dolayısıyla bu davanın açılışında da sonucunda da hukuk yalnızca bir aksesuar, bir süstür. Keza bu kararın üst mahkemeye taşınması sonrasında çıkacak karar da şimdiden belirtelim ve herkes bilsin ki hukuki olmaktan çok siyasi ve ideolojik olacaktır.
Peki; bu karar yargının bağımsızlığının ve tarafsızlığının bir göstergesi midir? Elbette ki hayır… Danıştay 8. Dairesi yargıçlarının kararı tekil bir örnektir ve istisnalar kaideleri bozmaz. Bundan dolayı, söz konusu kararı referans alarak yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığından dem vurmak abesle iştigaldir.
Bu karar olsa olsa, bazı konularda ve bazı yargıçlar üzerinde siyasi iktidarın ve onların yargı içindeki işgüderlerinin tamamen egemen olamadıklarını gösterir. Dahası, bu karar vesilesiyle açığa çıkan şudur ki çoktan ele geçirilen Türkiye Cumhuriyeti paradigmasının son kalesi olan yargı içinde hala tek tük de olsa geçmiş paradigmanın saikleriyle, kabulleriyle hareket eden yargıçlar vardır. Daha ötesi değil.