Murat Yıldırım

MEMLEKİTİMDEN İNSAN MANZARALARI

Murat Yıldırım

NAZIM HİKMET RAN

UMUT YAYINLARI- 1976

Kitabı okuyan bilir, satırların arasında kayboluyor insan, ne vakit başınızı kaldırsanız okuduğunuz sayfalardan, gözünüzün önünden Anadolu Sürat Katarı geçiveriyor.

İşin daha da tuhafı Nazım’ın bu kitabı, Bursa cezaevindeyken kaleme almaya başlaması. Bir insanın tutukluyken, dışarıda ki hayatı bu denli yaşamış gibi yazması, kitabın yazarının ne kadar hayata bağlı olduğunu sessizce fısıldıyor bize.

Kitabın kahramanları, kitabın ismi gibi memleketten insanlar ve fakat kırklı yıllar. Buna rağmen tanıdık simalar,

Ezenler ve ezilenler…

Nazım’ın deyimi ile:

“ Bu kitapta, kimisinin ünü dünyayı tutmuş, kimisini komşularından başkası tanımamış insanların biyografyasını okuyacaksınız. Bu biyografyaların bir araya gelmesi size 1908’den 1941’e kadar Türkiye tarihinin ana resimlerini gösterecek” …

Haydarpaşa garında, Galip Usta ile başlıyor Memleketimden İnsan Manzaraları…

Galip Usta, Nazım’ın dizelerinde tipik bir Anadolu insanı, hep yapamadıklarından pişman:

“ kaç yaşında öleceğim?

             Ölürken üzerimde yorganım olacak mı?

                                          Diye düşünüyor.

Adviye Hanım…

Jandarma Hasan…

Aysel

Necla

Vedat…

Sıra sıra akıyor, satırların arasından, memleketimden insan manzaraları

Kimi Çanakkale de yaralanmış

Kimi Trablusgarp da…

Kimi donakalmış Sarıkamış da…

Kimi kaybetmiş

Abisini,

Kardeşini  

Oğlunu

Erini, kocasını…

Savaşlardan, yıkımlardan

Kaybetmekten yılmış bir milletin öyküsünü anlatır Nazım, mahkûm Halil’in gözünden, kaleminden…

Bu kadar mazlumun, bu kadar ezilenin olduğu yerde olmazsa olmaz:

Komprador

Kan emici

Aydın geçinen

İlle de memleketimin ekmeğini yiyen, suyunu içen, havasını soluyan:

“Dört kişiydiler masada.

Mardanpal mümessilidir yirmi yıldan beri bir Alaman firmasının.

Mardanpal Leh yahudisiydi

Büyük bir rahatlıkla satabildiğinden

                                           Elektirik malzemesiyle beraber

Eksiltmelerde büyük ve küçük memurlarımızın vazife namusunu”

Ve hepsi aynı “tirende” gitmektedirler varmak istedikleri noktaya…

Mazlum olanda

Mahkûm olanda

Mazlum edende

Mahkûm edende…

Hepsi aynı “tiren” de…

“ Karısı Ayşe’ye mektup yazıyordu Halil,

Hapishanede, üst katta,

Pencereden geceye bakarak...

“ Sevgilim

Bu ne rezillik…….”

Memleketimden İnsan Manzaraları, dünden bugüne, bugünden yarına ,uzanan  uzun bir destan. Nazım’ın sorusu ile bitirelim yazıyı,

“  Bu resimleri ard arda seyrederken canınız sıkılacak mı, sıkılmayacak mı ?”

Saygılarımla …  

Yazarın Diğer Yazıları