Muzaffer YURTTAŞ

Yaşantımıza Bir Bakalım! 

Muzaffer YURTTAŞ

Ramazan ayından gerekli hisseyi almak nasip işi. İnsanlarla ilişkimizi, Halk ile ilişkimizi düzenleme ve hayatımıza format atma mevsimindeyiz. Hayatımız çamur içinde, gıybet ve dedikodu hiç kesintisiz devam ediyorsa, unutmayalım ki Allah'ın bizim aç kalmamıza ihtiyacı yoktur. 
-
Doğan Cüceloğlu bir seminerinde yere bir parça ekmek koymuş ve "Bu ekmeğe basabilecek birisi var mı?" diye sormuş salondakilere.
Hiç ses çıkmamış tabii.

"Sahneye gelip bu ekmek parçasına basana 100 dolar vereceğim" diye devam etmiş. Salondan yine çıt yok... Fiyatı artırarak 5000 dolara kadar getirmiş. Bu sırada salonda bulunanlardan birisi, "Hocam, istersen 500 bin dolar ver, yine bize o ekmeği çiğnetemezsin, boşuna uğraşma!" demiş.

Doğan Hocam da, "İşte değerler eğitimi budur" diye noktayı koymuş... Para vererek ekmek çiğnetebileceğiniz insan sayısı yok denecek kadar azken, bedavaya yalan söyleyen, dedikodu yapan insanların bu kadar çok olması biraz garip değil mi?

Acaba yalan söyleme konusunda bu kadar hassas olamaz mıydık? Veya herhangi bir toplulukta birisi gıybet etmeye başladığında herkes tepki veremez miydi? Çevremizi temiz tutamaz miydik? Trafikte diğer sürücü Ve yayaların hakkına riayet edemez miydik? 
Yere düşen ekmeği çiğnememek için duyduğumuz hassasiyet, yerlerde sürünen bazı değerlerimiz çiğnenirken niçin kendini göstermiyor acaba?

Eskiden zaten öyleydi diyorsunuz şimdi muhtemelen içinizden. Doğru, eskiden öyleydik. Yokluk Ve zor şartlar arasındaydık ama değerlerimizle pırıl pırıl parlıyorduk.
Ama toplumsal manada suç sayılan birçok eylemin normalleşmesi o kadar hızlı oldu ki, bir anda söndük.

Dış cephesine aynalı cam giydirilmiş metruk binaların sakinlerine döndük. Dışarıdan bakınca pırıl pırıl, içeride acil tadilat ihtiyacı...Adama bakıyorsun Ve diyorsun ki, "muhteşem bir adam, üç dil biliyor, falan makamın sahibi, mal Ve mülk sahibi" ama yaşamının içi çürük. İftira, yalan ve dolan dolmuş cümle yaşantısına. 

Değerler eğitimi son yıllarda müfredata girmeyi başardı. Birçok okulda şeklen yapılıyor olsa da, çocuklar en azından değerlerimizi tarif eden kavramlarla tanışıyorlar.

Ama toplumun geneline bakıldığında, değerler eğitiminden çok "Ne derler?" eğitimi yapılıyor gibi...Eğer bir insan kalabalıklar içindeyken yere çöp atmıyor da, etrafta kimseler yokken atıyorsa bu insanın değer yargıları tam oluşmuştur diyemeyiz. "El âlem ne der?" diye yere çöp atmayan bir kimse elbette çevreci olamaz.

"Ne derler?" eğitimi belimizi büküyor, farkında değiliz... Asıl hesap verilmesi gereken makamı unutmuş, insanların ne diyeceklerine odaklanmış durumdayız.

Hâl böyle olunca, çevremizdeki insanların doğrusu bizim doğrumuz oluyor. Eğer doğru insanlarla birlikteyseniz şanslısınız. Ama çevrenizdekiler yanlış insanlarsa geçmiş olsun!

Ramazan ayı geldi çattı. TV'lerde sağda solda herkesin "değerler" yerine "ne derler?" yöntemini seçtiğini göreceksiniz. En çok kızdığım konulardan birisi de ilahi diye söylenen ve bizi Hakk'ı hatırlatması İçin söylenen musikinin pop şarkısı gibi söylenmesi, neredeyse alkış tutulacak halde icra edilmesi. Kokuşmuş iç alemimizi temizlene ve yeniden hayatımızı düzenleme mevsimindeyiz. Her şeye rağmen yine de Ramazan ayınız hayırlı olsun.

Yazarın Diğer Yazıları